22 Temmuz 2015 Çarşamba

"Bu ülke hiçbir acıyla yüzleşemedi" ‪Sivas Katliamı'nda kaybettiğimiz şairlerimiz Behçet Aysan ve Metin Altıok'un kızları Eren Aysan ve Zeynep Altıok Akatlı ile "Bir Temmuz Sohbeti" Cumhuriyet'te...


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/324236/iki_yasam_ortagindan_bir_temmuz_sohbeti.html

İki yaşam ortağından bir temmuz sohbeti

Madımak yangınında katledilen aydınlardan şair Behçet Aysan ve şair Metin Altıok’un kızları Eren Aysan ve Zeynep Altıok, Cumhuriyet için bir araya geldi. Altıok, ‘rotası siyasi cinayetlerle çizilmeyen bir ülke’ mücadelesini birlikte yürüttükleri Aysan’la gecikmeli tanışmalarını “acının yarattığı suskunluğa” bağladı.
Yayınlanma tarihi: 17 Temmuz 2015 Cuma
[Haber görseli]Sivas’ta 2 Temmuz 1993 günü sonsuzluğa yolcu ettiğimiz aydınlardan ikisi, şairler Behçet Aysan ve Metin Altıok’un kızları Eren Aysan ve Zeynep Altıok, 22 yıl sonra yine bir temmuz günü Cumhuriyet için bir araya geldi.
CHP milletvekili Altıok, “3 Mart 2013 günü Sivas davası zamanaşımına uğradığında hep birlikte polis şiddetine maruz kaldık. Şimdi taleplerimizi parlamentoda hayata geçirebilmek adına daha umutlu bir ortam yakalanacağını düşünüyorum” dedi.
Yazar ve tiyatrocu Eren Aysan ise Genco Erkal’ın yazıp yönettiği “Sivas 93” oyununu, Fazıl Say’ın oda operası “Ses”i ve Behçet Aysan Şiir Ödülleri girişimini takdirle anıyor ve “Her biri bu kötü günler sürecinde biraz da ayakta kalmamızı sağladı” diyor.

Adalet umudu artık Meclis'te
ZEYNEP ALTIOK: Canım Eren seninle bir acının ardından biraz da gecikmiş olarak tanıştık. Neden daha önce değil, buna hiç anlam veremem. Sanırım iki ayrı şehrin bizi ayırması ve biraz da acının suskunluğundan... Babalarımızı bir karanlıkta yitirmenin kader ortaklığından fazla bir yaşam ortaklığımız olmuş. Sevdiklerimiz, gördüklerimiz, hayallerimiz, içimiz birmiş. Şimdi bir başka Temmuz olanca yükü ve kalabalığıyla gelmişken ne güzel oldu. Cevat Çapan ve Haluk Şahin’in yıllardır gerçekleştirdiği “Ozanın Gününde Bozcaada” etkinliğinin bu yılki şairisin. Taze bir roman ödülü sahibisin ama Cemal Süreya ödülünü aldığın Vesikalık Fotoğraf şiirleri, Sappho ile buluştu. Kitapları, edebiyatı da konuşacağız ama önce kaçınılmaz olandan mı başlasak, ne dersin?
EREN AYSAN: O zaman söze 2009 yılında kurduğumuz Toplumsal Bellek Platformunu anlatarak başlayalım. Bizler, ilk defa 1980 yılında öldürülen Ümit Kaftancıoğlu ailesinin çabasıyla bir araya geldik, siyasi cinayetlerde yaşamını yitirmiş yirmisekiz simge ismin ailesiydik. Bir çoğumuz birbirini toplumsal süreçlerde yan yana durma erdemini gösterdiği için iyi tanıyordu. Öte yandan yitirdiklerimize ait davaların bir çoğunun soruşturma ve kovuşturması yıllarca sürmüş, cinayetler hiçbir şekilde aydınlatılamamıştı. Anayasanın dahi üzerinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi defalarca ihlal edilmişti. Kimimizin davalarında geçen kilit isimler bir diğerimizin dava dosyasında karşımıza çıkıveriyordu. Tetikçilerden, maşalardan başka yargı önüne taşınmayan sorumlular, ödüllendirilen, terfi ettirilen, devlet kademelerinde yüksek mevkilere yerleştirilenler, torba yasalarla salıverilen suçlular ile “zaman aşımı” olgusu peşimizi bırakmıyordu. Bir ülke düşünün, siyasi cinayetler ardı ardına yaşansın, devlet üzerine düşen görevi yerine getirmesin! Hatta katiller beraat ettirilsin, cezaları özendirici şekilde azaltılsın! Bu kadarla da kalmayıp, o katillere pasaportlar, ehliyetler, evlilik cüzdanları verilsin!

Çelişkiler yumağı
Aslında Sabahattin Ali cinayetinden beri önümüze özellikle çıkartılan çelişkiler yumağında debelenmeye devam ediyoruz, her birimiz. Ezber ettiğimiz bir filmi tekrar tekrarizliyoruz adeta. Derin ailemizin çoğalmaması adına, ilk önce Abdi İpekçi’nin katili Ağca’nın salındıktan sonra reklam yıldızına dönüşmesini arzu eden zihniyetlere karşı bir bildiri yayımladık. Bu ülkedeki hukuksuzlukları göstermek adına Dink davasında bir araya geldik. İki kez TBMM’ye gittiğimizde zaman aşımının ortadan kaldırıması ve meclis araştırma komisyonlarına işlevsellik kazandırılmasını istedik. Geçen zorlu zaman sonunda platformun bir üyesi ve CHP İzmir milletvekili olarak parlamentoya girdin. Bundan sonra da komisyonlarda, bir takım etkinliklerde ve platformlarda bulunduğun görev nedeni ile bu ülkede vicdanımızı zorlayan eylemlere karşı daha yol açıcı olacağını düşünüyorum.

Şiirle beslenip yara sarıyoruz
ALTIOK: Balarımızı onları “kendileri gibi” yaşatmaya dair özel bir özenimiz olduğunu biliyorum. Gerçek bir aydın sorumluluğu ile tıpkı TBP kayıplarıın tümü gibi sorgulayan, toplumun bilinci için çabalayan babalarımız yaşamlarının sonu olan trajik ve kara hikayelere hapsolmamalılar. Ancak adalet arayışı için sürdürülen mücadelenin de onların simgesel etkisini yok saymak mümkün olamıyor. Zor bir denge.
Şiir yaşasın istiyoruz. Nasıl biz şiirle, sanatla beslenip yaralarımızı sarıyorsak, aradığımız bilinçlenme için de sanatın rolünü daha çok kavrıyorum ben. Sanatın sorgulayan, düşündüren, hissettiren, buluşturan, çoğaltan yönü olduğu için korkuyorlar. Onlar sorgulayan, düşünen herkese düşman. “Kindar ve dindar” tek tipleştirme saikiyle sansürlüyor, yasaklıyor, ürettirmiyorlar. Biz Genel Başkan Yardımcımız Ercan Karakaş’la CHP Kültür ve Sanat Platformu’nu bu anlayışa karşı sağlıklı kültür sanat politikaları kurgulamak ve yaygınlaştırmak için kurduk. Vecdi Sayar, Orhan Alkaya, Yücel Erten, Serhan Bali ve Mehmet Aksoy’la birlikte bir üst danışma kurulu ile çalışıyoruz. Her il için sanatçılardan oluşan komisyonlar kuracağız.

Tüm dünyanın yükü
Sanat hem düşünme için hem üretme anlamında ikimizin de yaşamında önemli yer tutuyor. Yazmış olduğun romanın “Gece Uyurken” beni çok etkiledi. Yunus Nadi ödülünü kazandığın bu ilk romanın sanki kendi yaşadıklarının bir izdüşümü ama senden de öte bir boyutu var. Adeta tüm dünyanın yükünü çekiyormuşuz duygusuna kapıldım. Biraz seni, biraz platform ailemizin tümünün acılarını, tüm davaların kırılma noktalarını buldum yazdıklarında.

Herkesten bir parça
AYSAN: Çok sevindim romandaki kurmacaya kendini kaptırmana! Şimdilerde de yeni bir romanın izini sürüyorum. Gece Uyurken’e gelince... Onat Kutlar’ın o güzelim “İshak” kitabında unutulmaz bir öykü vardır, “Kül Kuşları”. Gazel adlı küçük bir çocuğun halasıyla, sığırcıklarla, kediyle, bir bebekle ilgili serüvenini anlatır öykü. Okuduğum zaman bombalı saldırı sonucu ölen Onat Kutlar’ın oğlunun adının Gazel olduğunu bilmiyordum. Yıllar sonra Gazel’le karşılaştığımda içim bir başka ürperdi. Artık kahramanımın adı belliydi: Gazel. Kitapta herkesten bir parça aldım.
Bir akşam otururken, 7 Kasım 1980’de öldürülen İlhan Erdost’un kızı, canım arkadaşım Alaz, ilkokuldayken bir çocuğun kendisini ‘teröristin kızı’ diye tokatladığını anlatmıştı. Birkaç gün uyuyamadım. Bu berbat anının da bir yansıması oldu kitaba. Yazmak eylemi başlı başına bir serüven. Çocukluktan ilk gençliğe uzanan yıllarda anılarından yola çıkarak yazdığın portrelerin, bir döneme kaynaklık edecek önemli bir çalışma olduğuna inanıyorum. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Acısı Bende Kalsın” her şeyden önce Füsun Akatlı ve Metin Altıok’un kızlarının ülkedeki kültür sanat hayatının nabzını nesnel bir bakış açısıyla tutan aydın sorumluluğunun kitabı...

AKP taleplerimizi 22 kez reddetti
ALTIOK: Gerçekten hem duygusal hem mücadele bütünlüğü açısından tanımı güç, anlamlı bir deneyim oldu Toplumsal Bellek Platformu. Her birimizin tek tek geçtiği kan, ter, gözyaşı dolu uzun bir yolun ortaklıkları ile umuda evriltmek istediğimiz acılarımızla, başkalarının bunları yaşamaması için bir yıl arayla iki kez ziyaret ettik Meclis’i. Tüm partilere eşit mesafede durarak randevu aldığımız ve taleplerimizi sunduğumuz görüşmelerin ardından CHP ve BDP (HDP) tarafından meclise önergelerle sunulan taleplerimiz 22 kez salt AKP oylarıyla reddedildi. 13 Mart 2013 günü Sivas Katliamı davası zaman aşımına uğradığı zaman yine hep birlikte polis şiddetine maruz kaldık, elele. Şimdi bu taleplerimizi parlamento çatısı altında ve yeni bir dengenin kurulmasıyla hayata geçirebilmek adına daha umutlu bir ortam yakalanacağını düşünüyorum. Umarım yanılmam. Başka acılar yaşanmasın derken Roboski yaşandı. Bizim birlikteliğimizin bize yaşattığı duygulara benzer bir ortaklık Gezi isyanı ile topluma yayıldı. Bu kez de çocuklarımızı öldürdüler! Bu ülke hiçbir acıyla yüzleşmedi. Toplumsal hafızanın olmadığı bizim gibi ülkelerde adaleti sağlayabilmek için gerek koşul olan farkındalık sağlanamıyor. Bu anlamda çok önemli bir yeri var sanatın.

Yazarak nefes almak
AYSAN: Babamın ölümünden sonraki süreçte nefes almamı,sınırlarını çizemediğim yahut tanımlayamadığım dünyaya ait olmamı sağlayan yazma eylemiydi kuşkusuz. Eklemem gereken başka bir unsur daha var: Tiyatro eğitimi gördüm ve Devlet Tiyatroları’nda çalışıyorum. Yani ülkemizde sanatın bir anlamda kitleselleşmesine aracı olan ödenekli sanat kurumlarında yaşanan sıkıntılı sürecin birinci elden tanığıyım. Kişisel olarak şunları söyleyebilirim: Kurumun geçmişten gelen merkeziyetçi ve statükocu yapısının karşısında yer aldım. Bu yalnızca benim altını çizdiğim olgu değildi şüphesiz. Devlet Tiyatroları’na ilişkin iyi niyetli tadilat girişimleri özellikle 1980’li yılların ortasından itibaren sık sıkgündeme taşınmış, pek çok kurultay yapılmış, kurumlarıniçinde bulunduğu yapıya dair bir resim oluşturulmuştu. Uygulamaya geçemeyen bu arayışların, açıklanan modellerin kaçırılmış fırsatlar demeti olduğunu görmek, bugün insanda burukluk yaratıyor.

Boşluklar dolduruldu
Belki bu modeller hayata geçseydi, tüzük çıkarılsaydı, çalışma barışı sağlansaydı, tek adam yönetimi yerine yerinden yönetim inşa edilseydi, Devlet Tiyatroları daha güçlü bir biçimde iktidarın iradesinin karşısına çıkacaktı. Geldiğimiz noktada bırakılan boşlukların itinayla doldurulduğunu gördük. Beni son yıllarda en çok üzen ise kişisel hesapları için kurumu arka plana iten kimi sanatçı dostlar oldu, ne yazık ki.

Sanatın gücü
Ne olursa olsun sanatın gücü, kişilerin ihtirasları aşar, yeni bir bahçe sunar alımlayıcısına. Hatırlayalım, ikimizde de derin iz bırakan Genco Erkal’ın yazıp, yönettiği, oynadığı “Sıvas 93” zor zamanlarımızda bizi ayakta tutarken evrensel olana dair pek çok değeri sunmuştu izleyicisine. Sevgili Fazıl Say’ın Metin Altıok Ağıdı’nı, babam Behçet Aysan, Metin Altıok ve Aziz Nesin’in şiirlerinden yola çıkarak yaptığı oda operası Ses’i düşünelim. Her biri bu kötü günler sürecinde biraz da ayakta kalmamıza sebep olmadı mı? İnatla sürdürdüğümüz Metin Altıok ve Behçet Aysan Şiir Ödülleri’ne de bu çabaya eklemeli.

Yazarak yeni bir yol açtım
ALTIOK: Yazmak benim için önceleri Sivas için sesimizi duyurmak adına bir araçtı. Ancak her zaman yazarak iyi hisseden biriydim. Seslenmek için yazarken de bilgi vermek ve hak talep etmekten öte birşey yapabilmek istedim. İnsanların okumasını, bizimle birlikte hissedebilmesini sağlamak için kuru metinler yerine hem duygularımı hem fikirlerimi kattığım bir boyuta arayışım oldu. Yazdıkça çoğaldım, yazılara boyut katayım derken kendime de yeni bir yol açtım sanırım. Özellikle şiir çok iyi hissettiriyor bana. Bunu yazılarıma taşıdım. Her ne kadar bir şair kızı olarak hep şiir yazmam beklense de ben şiirden beslenen, içinden şiir geçen denemeler yazar oldum. “Acısı Bende Kalsın” ilk kitabımdan biraz farklı. “Yıldız İzi” daha çok yaşamımı, kimliğimi, kendimi içeren yaşanmışlıklar anılar ve imgeler içeriyor. “Acısı Bende Kalsın” ise iki ayrı alanda siyaset ve kültür sanat alanında yazılarımdan oluşuyor.

Acısı bende kalsın
Yine satırlar arasında edebiyat, şiir var. İstedim ki acılardan beslenmeyelim, acısı bende kalsın, kimse yeni acılar yaşamasın. O nedenle sesimi, sözümü sürdürmek paylaşmak istedim. Çoğalmak için yazdım yazıları... Kitabın isim babası da sevgili Onur Behramoğlu... “Seni çok iyi anlatıyor, Acıları büyütmeyen, güçlü duran, dışa vurmayab ama içi acıların deneyimi ile şekillenen duyarlı, vicdanlı birisin” dedi. Kitabın ismi de böylece bulunmuş oldu. Bu kitabın ilk kitabımla ortaklığı, öyle sanıyorum ki beni olanca açıklığıyla ortaya serivermesi.

[Haber görseli]Son fotoğraf
3 Temmuz 1993 günü Sivas’ta katledilen aydınlardan Metin Altıok, Behçet Aysan ve Uğur Kaynar’ın hafızalara kazınan son fotoğrafı. Aysan’ın önündeki yangın tüpü, Altıok’un elindeki fırça gericiler tarafından ateşe verilen Madımak Oteli’nde yaşanan çaresizliği ortaya koymuştu.

0 yorum :

Yorum Gönder