31 Mart 2014 Pazartesi

Görünüşte birbirinin aynı olan iki insan
gerçekte aynı kişi olabilir mi?


Çeviren: Emrah İmre
Özgün Adı: O Homem Duplicado
308 sayfa
978-605-4927-20-3
23 TL.

Tarih öğretmeni Tertuliano Máximo Afonso videoda izlemek üzere bir film alır. Aynı gece evdeki gürültülere uyanınca filmin videoda kendi kendine oynadığını görür. Filmdeki figüranlardan biri kendisinin beş yıl önceki haline tıpatıp, ikiz gibi benzemektedir. Tertuliano bu adamın izini sürmeye çalışır; saplantıya dönüşen arayışının tedirgin edici, hatta dehşet verici sonuçlara ulaşacağını anladığında ve adamın kim olduğunu öğrendiğinde garip bir hikâye gibi başlayan olay, kimlik ve benlik üzerine karmaşık bir düşünceler silsilesine dönüşecektir.


Kopyalanmış Adam sinemaya da Düşman adıyla uyarlandı. Başrolünü Jake Gyllenhaal'ın üstlendiği filmin çekimleri 2013 yılında tamamlandı. Düşman'ın, Mayıs ayında ülkemizde de gösterime girmesi bekleniyor.





Türkçe altyazılı fragman:



26 Mart 2014 Çarşamba



Türk şiirine hem şair hem çevirmen olarak büyük katkıları bulunan,
1992'den bu yana edebiyat alanında 
akademik çalışmalarını sürdüren
Ataol Behramoğlu'nun seçkisiyle 20 ülkeden 60’ı aşkın şairden
günümüz
Latin Amerika Şiirleri Antolojisi.

Ataol Behramoğlu ve Ebru Yener Gökşenli'nin derleyip çevirdiği Latin Amerika Şiirleri Antolojisi çağdaş Latin şiirinin panaroması niteliğinde bir çalışmadır.


Latin Amerika Şiirleri Antolojisi'nden tadımlık:




Pedro Shimose  Bolivya

GÖSTERİ

Acı biberdeki öfkeyle,
kolumun altındaki akbabayla çıkıyorum,
geçiyorum sokağı elimde bir taşla,
açlığımı gözetleyen bir polisle yürüyorum yolu,
arıyorum gecenin duyusunu ve görüsünü,
afişler yapıştırıyorum, meydanlarda koşuyorum,
bağırıyorum dilimde bir korla,
boyuyorum duvarları: “Yaşa Che” diye
bana su veriyorlar hortumla,
ateşim ben;
dumanla vuruyorlar darbeyi bana,
toprağım ben;
nerede olursa olsun bir yara açıyorlar,
halkım ben;
izliyorlar beni, hapsediyorlar, işkence yapıyorlar.
özgürlük şarkımı söylüyorum, oynatıyorum kaldırım taşlarını,
kırıyorum tahtaları ve camları, söylüyorum şarkımı,
en doğal korkumla gidiyorum greve ve bir yudum sıcak kahveyle;
uçuyorum şehrin üstünde, tırmalıyorum havayı, parçalıyorum vitrinleri,
gazetelerin sayfalarını yumrukluyorum,
yıkıyorum kapıları, alt ediyorum maskeleri ve kalın sopaları,
tarihin kapılarından geçip gidiyorum,
benim o!




Roberto Sosa – Honduras


YOKSULLAR

Çoktur yoksullar
bu yüzden imkânsızdır
onları unutmak.

Türlü türlü binalar
görürsünüz
kuşkusuz
gündoğuşlarında,
yaşamak isterler çocuklarıyla
işte bu yuvalarda.

Taşıyabilirler
omuzlarında
tabutunu bir yıldızın.

Öfkeli kuşlar gibi
yırtabilirler gökyüzünü,
güneşi gölgeleyebilirler.

Ama tanıyamadan hazinelerini
girip çıkarlar aynalarından kanın;
yürürler ve yavaşça ölürler.

Bu yüzden
imkânsızdır onları unutmak.




Rei Berroa – Dominik Cumhuriyeti


AYIRAMAM ÇEKİLEN ACIDAN SESİMİ

Ne kadar çok istese de çiçek,
ağaç gibi ufka hâkim olamaz.

Hayatı sonraya bırakamayan
o kişi gibi,
nefret ederek başladı tüm karanlık olan
çünkü yorulana dek ışık istiyordu.

Ve şüphesiz
gece kocaman bir kalptir
kanatlarında toplayan
susuzluğu, açlığı, aşk çayırını
ve göz bebeğinde birleştiren
düşlerinin açlığını, şeffaflığın sessizliği
keşfediyor bizi şafak vakti.

Güzel ve korkunçtur düşünmek,
ki bazen yalan olur ümit.

Ve kuşkusuz
engel olamam yaralı ıslığıma
kaplar tüm benliğimi.
Kan akar benden, kelimelerin orta yerinden
ve yaşama isteği olmadan beliririm orada
yarattığımız dünyaya baktığımda
düşlerde ve ölümün efendileriyle aynı anda.

Üzgünüm Armando, José, Tom, Ataol,
üzgünüm anne, tarihin dört bir yanından
gelen tüm dostlar,
özür dilemek istiyorum öncelikle,
gece ve gündüz yapmayı denesem de,
kısacık bir an bile yapamazdım
sesimi iyileşemeyen ve çaresizce acı çekenlerden ayıramazdım.



25 Mart 2014 Salı



İlk basımı 1886 yılında yapılan ve eğitim bilimcilerce 
"dünyanın en yararlı çocuk kitabı" 
olarak kabul edilen Çocuk Kalbi, 
yüz yılı aşkın bir süredir 
dünya çocuklarının başucu kitabı olmaya devam ediyor.



Çeviren: Eren Yücesan Cendey

Çocuk Kalbi, İtalya’nın yetiştirdiği en büyük yazar ve eğitimcilerden Edmondo de Amicis’in başyapıtıdır. Tüm dünya dillerine çevrilmiş ve her dilde yüzlerce kez basımı yapılmıştır.

Çocuk Kalbi’nde, Enrico adındaki bir öğrencinin okul ve toplum yaşamı, çocuklara özgü sıcak ve içtenlikli bir dille anlatılır. Enrico’nun günlüklerinden yola çıkılan eserde özveri, yardımlaşma, dürüstlük, iyilik ve vatan sevgisi gibi erdemlerin önemi vurgulanır.
De Amicis bu hem keyifli hem düşündürücü romanda, çocukları erdemli bireyler ve iyi vatandaşlar olarak ailelerine ve topluma kazandırmayı amaçlamıştır.

Sayısız film, radyo oyunu ve tiyatroya uyarlanan Çocuk Kalbi, çocuklar için Enrico ile birlikte hayatı tüm yönleriyle öğrenecekleri iyi bir dost; veli ve öğretmenler için de altın bir rehber niteliğini taşır.


Geçmişten bugüne Çocuk Kalbi'nin
farklı dillerdeki yayımlarından kapak örnekleri


















19 Mart 2014 Çarşamba





17 Mart 2014 Pazartesi


KIRMIZI KEDİ KLASİKLER DİZİSİ

Dünya klasiklerinden seçkin örnekler, Kırmızı Kedi tarafından, usta çevirmenlerin yeni çevirileriyle okura sunuluyor.
Küçük ve zarif tasarımlarıyla nesne-kitap olarak da dikkati çeken dizinin ilk iki kitabı Satranç ve Tembellik Hakkı
Mart ayında yayımlandı.


STEFAN ZWEIG’ın başyapıtı sayılan Satranç
İLKNUR ÖZDEMİR'in yeni çevirisiyle





Mart 1938’de, Almanya’nın Avusturya’yı ilhak etmesinden sonra Gestapo, pek çok manastırın malvarlığını yöneten Viyanalı ünlü avukat Dr. B.’yi tutuklar. Gestapo tarafından tek başına bir otel odasında tecrit edilen avukat, aylarca sorgulayıcılarından başka kimseyle konuşamaz. 4. ayın sonunda, sorgulamaya götürüldüğü bir gün, bekleme odasında tesadüfen bulduğu bir kitabı çalar. Satranç tekniklerini öğreten bu kitap sayesinde  bu oyunda ustalaşır ve serbest kaldıktan sonra çıktığı bir yolculukta dünya satranç şampiyonuyla karşılaşır.  Nasyonal sosyalizmin ve faşizmin koyu bir eleştirisine dönüşen bu küçük roman, unutulmaz bir başyapıt. 

Bir kült kitap olan PAUL LAFARGUE'ın
 
Tembellik Hakkı, IŞIK ERGÜDEN'in
yeni çevirisiyle




Tarihsel bakımdan son derece zengin bu klasik metin, 21. yüzyılda da güncelliğini korumayı başarmaktadır. Makineleşme sayesinde çalışma süresinin kısaltılabileceği, boş zamanın arttırılabileceği yönündeki Lafargue’ın görüşü, üzerinden geçen yaklaşık bir buçuk asra rağmen, çalışma ve tüketme mitlerinin egemenliğinin iyice pekiştiği, “hayat”a daha az yer kalan günümüz dünyasında hâlâ bir talep olarak yerini korumaktadır...



14 Mart 2014 Cuma



16 Mart Pazar



13:00-15:00
Sevgi Özel



15:00-17:00
İnci Aral



17 Mart Pazartesi





13:00-15:00

Ayla Çınaroğlu



22 Mart Cumartesi






13:00-15:00
Doğan Yurdakul




13:00-15:00
Mustafa Mutlu






15:00-17:00
Şükrü Erbaş



23 Mart Pazar





13:00-15:00
Hüsnü Arkan




13:00-15:00
Tuncay Özkan




15:00-17:00 
Eren Erdem

11 Mart 2014 Salı




Lizbon’a Gece Treni romanıyla
milyonlarca okur ve hayran edinen
Pascal Mercier,
Lea’da yine baba-evlat teması
üzerine yoğunlaşırken derin duygular,
mantık dışı anlar, suç ve suçluluk kavramları üzerine düşündürüyor.

Lea annesinin ölümünden sonra büyük bir yalnızlığa düşer ve kendi iç dünyasına çekilir. Babasının bile girmesine izin vermediği bu dünyadan onu, Bern Garı’nda duyduğu ve hayatında bir dönüm noktası olan bir keman sesi çıkarır. Tutkuyla ve hırsla keman çalarak dış dünyayla bağlantı kuran Lea’nın olağanüstü bir yeteneğe sahip olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte baba-kızın hayatları ve ilişkileri yıllar içinde önlenemez şekilde değişir. Zirveye çıkmak uğruna bütün değerlere sırt çeviren kızının sevgisini ve yakınlığını yitirmemek uğruna seçtiği yol, baba Martijn van Vliet’i şaşırtıcı bir karara yöneltecektir.

Edebiyatıyla ve müzikleriyle tanıdığınız HÜSNÜ ARKAN
3 yıl aradan sonra
yeni romanıyla okurlarının karşısında.


Bu kez farklı, ancak her daim güncel kalan bir konuda yazdı.
Hırsız ve Burjuva, neo-liberal dogmaların beslediği yeni bir ortaçağ tehlikesine dikkat çekmeyi amaçlayan, sebepsiz ve haksız zenginliği, sermaye birikimini eleştiren, çok ses getirecek ironik bir roman…

"Büyük hırsızlar karanlıkların çocuklarıdır; aydınlıkta önlerini göremezler, gün ışığı gözlerini kamaştırır, tökezlerler ve yerlerde sürünürler. Bu yüzden kısa süren aydınlık çağları, bir vampir gibi tabutlarının içinde geçirirler. Sonra kapak açılır. 
Kapağı genellikle salağın biri açar. 
Artık Karanlıkana hırsızı korumaya hazırdır… 
İyi ruhlar mekânı çoktan terk etmişler, otoriteyi karanlığa bırakmışlardır."


12 Eylül 1980 günü, muhasebeci bir babayla öğretmen bir annenin oğlu olarak doğan Evren, çöplüklerden geçinen Ruhan, Evren’in hayallerini süsleyen bar kadını Gülgün, oturdukları yoksul mahalle, çalıntı mal satarak geçinen İsmail, işbitirici Hadim Bey, büyük ekonomik fırtınalarda bile, şansının ve Hadim Bey’in yardımıyla kayığını sakin bir limana ulaştırmayı her zaman başaran Mubah Şirketler Grubu’nun patronu kadın düşkünü Eyüp ve bütün bu kişileri hırsızlık bağlamında birbirine bağlayan, trajik bir sona götüren rastlantılar.

Belirgin olan tek şeyin belirsizlik olduğu, özgürlüğe sınırların konulduğu bir çağda, çağdaş bir isyan, Hırsız ve Burjuva.