29 Ekim 2013 Salı

Yürek yakan hatırlayışlar

Selim İleri
Radikal Kitap Eki 09.10.2013 


Mîna Urgan Virginia Woolf kitabını 1995’te yayımlamıştı. Çok severek okumuştum bu kitabı; bir tanıtma yazısı da yazmış olmalıyım.
Şimdilerde Woolf’un Yıllar’ını yeniden okuyorum. Kırmızı Kedi’nin verimi Yıllar’ı Dilek Berilgen Cenkciler çevirmiş; İletişim’deki basım Oya Dalgıç’ın çevirisidir. Mîna Urgan Yıllar için ne yazmış diye baktım; unutmuşum. İtiraf edeyim ki biraz şaşırdım: Mîna Hanım ağır bilirkişi edasıyla Yıllar’ı epey hırpalamış. Dalgalar’dan sonra bunu nasıl yazdı diyor, bir anlamda “ödün” verdi diyor; Yıllar’ı Dışa Yolculuk’tan, Gece ve Gündüz’den “daha başarısız” buluyor. İlk romanlar, sonraki çok başarılı dönem ve birden Yıllar’ın sıradanlığı:
“Sözün kısası, The Years’da, ne içerik açısından bir yenilik görülür, ne de biçimsel açıdan. Bu roman, Virginia Woolf’un yıllarca eleştirdiği gerçekçi geleneksel romana bir ödünden başka bir şey değildir.”
Acaba öyle mi? Mîna Urgan öyle olduğuna kesinkes inançlı; hatta, Woolf’un bu romanda şiirsel anlatımını da yitirdiğini ileri sürmüş. Ama ben yine de acaba öyle mi diye duraksıyorum… Geleneksel roman için ‘olay örgüsü’nü Urgan zorunlu görüyor ve Yıllar’ın handiyse olaysız bir roman olduğunu belirtiyor. Gerçekten olay denilecek hiçbir şey yok bu eserde. Yıllar geçip gidiyor; 1880’den 1930’lara sadece yıllar. Birer ikişer sahneden çekilen roman kişileri. İngiltere’de yaşam. Bir çağ. Hepsi bu.
Ne var ki, romancı belki de yalnızca bunları dile getirmek istemiş. Üstelik Mîna Urgan’ın söylediklerinin tersine, kendi üslubundan, anlatımından çoktan olgunlaşmış roman dilinden uzağa düşmeyerek. Yıllar’da öyle bölümler var ki, anlatım açısından Dalgalar’ın şiir-roman havasıyla kaynaşıyor.
Geleneksel roman da aralarında olmak üzere, roman sanatının birçok imkânını Virginia Woolf iç içe geçiriyor; birbirinden farklı, dahası, birbirine ‘karşıt’ teknikleri eserine yediriyor. Sonuçta biz okurları yine büyüleyen bir roman ortaya çıkıyor.
Elbette Mrs. Dalloway’den ya da Dalgalar’dan, Deniz Feneri’nden ayrılan bir roman. Ama Orlando da öyle değil mi? Romancı, bir kez daha kendini yeniliyor bence. Durmuş oturmuş çizgisini zikzaklamaktan kaçınmıyor.
Uzak akrabalıklardan söz açılabilir: Yıllar’ın her yılı, her bölümü mevsim tasvirleriyle donanmış, tıpkı Dalgalar’da gündoğumundan günbatımına denizin ve gökyüzünün her bölümünde değişen bölümleri gibi.
Çok sevdiğim Deniz Feneri’nin ikinci bölümü yılların geçip gidişidir. Deniz Feneri’nde bu bölümde yıllar çok hızlı geçer; âdeta şiirsel bir ‘özet’ kaleme getirilir. Yıllar’daysa bu akış, Deniz Feneri’yle koşut tutumla, kimileyin kısa, kimileyin –özellikle son bölümünde- uzun.
Yıllar’ın en güzel sahneleri, uzakta o balo gecesi ya da operadaki zaman dilimi, Clarissa’nın partisinden büsbütün bağımsız okunamaz gibime geliyor. Yeni romancı ‘kendi’ dünyasının izdüşümleriyle haşır neşir.
Bence bu romanın derin etkisi, sık sık ve hep ışık çakımlarında dile getirdiği, her biri yüreğimizi yakan ‘hatırlayış’lar. Şu yılda üstü örtük anlatılmış bir an, bakıyorsunuz, yıllar sonra, yüreğimizi yakan bir hatırlayışa evrilmiş. Birden donakalıyorsunuz ve o ‘klasik’ “Tıpkı hayat gibi”yi kondurmaktan kendinizi alamıyorsunuz.
Hatırlayışlar, yıllar içinde ‘yitirişler’, hep yitirilmiş olan şeyler, bir daha geri gelmeyecek, onarılmayacak, yeniden yaşanamayacak şeyler. İçte sızıları kalmış mı? Virginia Woolf fazla üzerinde durmuyor, soğuk, mesafeli, yakınmasız. Gelgelelim böylesi daha içe işleyici.


Yayımlandığı zaman (1937) “yazarın en çok okunan” romanıymış Yıllar. Mrs Dalloway’in, Dalgalar’ın gözdeliği çok sonra. Belki bu ‘çok okunmak’ Yıllar’a sonradan gölge düşürmüş. Belki bu yüzden Mîna Urgan da dudak büküyor. Oysa yetmişlerinde taptaze, harikulade güzel…

Kaynak: http://kitap.radikal.com.tr/Makale/yurek-yakan-hatirlayislar-385183

0 yorum :

Yorum Gönder