29 Ekim 2013 Salı

"Enis Batur'dan Cees Nooteboom'a... Gezilerini yazanlar."

Serdar Çelik

Akşam Kitap Eki 11.10.2013 

Sonbaharın hüzünlü romantikliğiyle eve dönen biz gezgin ruhlar, bir yerde kalıp yosun bağlamanın ne olduğunu bilemediğimizden mi yoksa huzursuz içgüdümüzün dürtüklemesinden midir bilinmez, hep yeni seyahatler kurgularız. Evdeki hesap çarşıya uymayınca da diğer gezginlerin yazdıklarına sararız. Bunun için uzun yıllar yaşadığım Hispanik kültürün içinden ve İspanyolcanın sunduğu geniş yayın yelpazesinden birkaç kitap seçeyim diye internet kitapçılarını dolaşırken bir şey dikkatimi çekti. Sanıyorum sadece benim gibilerin değil, yerinden kıpırdayamayanların da bolca aradığı bir tür olup çıkmış seyahatnameler. Hele bir de gezip tozup, yiyip içip sonra tüm detaylarıyla anlatan ve sayıları yüz binleri aşan blog yazarlarını da işin içine katarsak modern Evliya Çelebi’lerden geçilmiyor ortalık. 
Bence seyahatname okumak gezi rehberine danışmak gibi bir şey değil, onda aynı yere defalarca gidilmiş olsa bile yazarın sizin göremediğiniz şeyleri görmüş olması, bakmadığınız yerden bakmış olması önem kazanıyor. Aynı Enis Batur’un henüz raflara konan Ziyaretler Kitabı’nda olduğu gibi görülen yerdeki mekânlara, havaya, yaşayanlara, ağaçlara, taşlara kimsenin bakmayı aklının ucuna getirmeyeceği gibi bakmak gerekiyor. Ayrıca bulunduğu yerlerde, belki de oranın en uzun yıllardır yaşayanı olan güvercinlerin, rüzgârların, gölgelerin izlerini de okura yaşatması ayrı bir tat veriyor. Bir de benim uzun yıllar yaşadığım Katalunya’ya “Katalaneli” demesine de bayıldım doğrusu, hiç aklıma gelmemişti ama şimdiden sonra kullanacağım, haberi ola. Şiirsel betimlemeler de yapmış bu kitabında Enis Batur, ama mekânla karşılaştırmalı olarak değişik bir tarzda yazdığı o günlük kıvamındaki “Ağustos Defteri” kısmı, insanların günlük yaşantılarında neler yaptığı ve nasıl yaşadığı beni zerre kadar ilgilendirmediğinden olsa gerek, oldukça gereksiz gibi geldi bana. Günümüzde gezi yazılarının önemi gittikçe artıyor, çünkü artık insanlar gittikleri yerleri sanki bir kameranın arkasından seyreder gibi sadece bakarak gezmeyi sevmiyorlar. Bu yetmiyor artık günümüz gezginine. Gidilen yerdeki yaşanmışlıklar, buralara sizden önce gelmişlerin gözlemleri, tarihin bıraktığı izlerin hikâyeleri neredeyse günümüz gezgininin olmazsa olmazları.
Geri dönüp yaz aylarında ispanyol dilinde en çok satanlar listesine bir göz atıp da çoğunluğu gezi yazılarının aldığını görünce sadece ben değilmişim böyle düşünen dedim kendi kendime. Neler yok ki listelerde. Elinde Gılgamış Destanı’yla Mezopotamya’da Babilonya’nın izini sürenlerden, cennetlik ve cehennemlik Karibeyi (Ancho Mar de los Sargazos - Jean Rhys) anlatanlara kadar. Benim dikkatimi çekenler arasında, hayatının büyük bir kısmını Balear Adaları’nda geçiren, eserlerinden bazıları ülkemizde de yayınlanan ünlü Hollandalı yazar Cees Nooteboom’un Akdeniz’in en bakir adalarından Menorka’yı anlatan Kırmızı Yağmur (Lluvia Roja - Siruela Yayınları) adlı kitabı oldu. Bu arada, İspanya’nın saygın yayınevlerinden Siruela uzun zamandır “Zamanın Gözü” adında bir seri yayınlıyor. Bu kategoriden çıkan kitapların genel özelliği, gezip görüp yaşadıklarını meraklısı için anlatan yazarlara yer vermesi. Ne diyelim, darısı bizim saygın yayınevlerinin seyahatname serilerine...

Kaynak: http://www.aksam.com.tr/ekler/kitap/enis-baturdan-cees-nootebooma-gezilerini-yazanlar/haber-251445


0 yorum :

Yorum Gönder