30 Nisan 2014 Çarşamba

Kafka’dan Albert Camus’ye kadar önemli yazarlara esin kaynağı olan KÂTİP BARTLEBY
İLKNUR ÖZDEMİR'in yeni çevirisiyle


Özgün Adı: Bartleby The Scrivener
80 sayfa
978-605-4927-35-7
7 TL.



YAPMAMAYI TERCİH EDERİM.”

On dokuzuncu yüzyıl ortalarında, Wall Street’teki bir mühürdarlık bürosunda çalışan az rastlanır kişilikteki bir kâtibin ağzından çıkan ve onun hayat felsefesini dile getiren bu ünlü cümle, o günden beri tekrarlanıp duruyor.
Kâtip Bartleby, kendisine verilen görevleri yapmamayı tercih ettiğini söyleyerek çalışmanın sınırlarını pasif direnişle çizen bir öncü. İşini son derece kusursuz yapsa da günün birinde ‘çalışmamayı tercih eden’ Bartleby, mühürdarlık bürosunun sahibi avukatın ağzından anlatılıyor. Kâtibinin inadıyla başa çıkamayan avukat, kapitalizmin kalesinde, devasa binaların duvarlarına bakan masasında, sadece çalışmayı değil yaşamayı da durduran, hiçbir işe yaramayan bu adamdan kurtulmak ister, sonunda akıl ve mantık dışı bir çözüme yönelir. Bartleby’nin hikâyesi, bireyin toplum kurallarına karşı tavrını yansıttığı kadar özgür irade ve determinizm konularına da bir pencere açıyor. Kendini dünyadan soyutlayan, özgürlüğünden taviz vermeyen Bartleby canının istemediği hiçbir şeyi yapmazken kâtibinin çalışmaması karşısında ona hem acıyan hem de öfkelenen avukatın bu direnişe gerekli tepkiyi göstermemesi şaşırtıcı ve düşündürücü.
Kafka’dan Albert Camus’ye kadar önemli yazarlara esin kaynağı olan Kâtip Bartleby, absürd edebiyatın öncülerinden ve Amerikan edebiyatının kült yapıtlarından.

“Bartleby, paravanın arkasında oturduğu yerden son derece yumuşak, ama kararlı bir sesle, ‘Yapmamayı tercih ederim,’ dediğinde yaşadığım şaşkınlığı, yo, dehşeti bir düşünün.”


Komik ve eğlenceli bir klasik 
ODAMDA YOLCULUK
IŞIK ERGÜDEN'in yeni çevirisiyle.

Özgün Adı: Voyage autour de ma chamber
120 sayfa
978-605-4927-36-4
9 TL.

Dünyanın gizli saklı köşelerini, cennet mekânlarını ve zorlu güzergâhlarını dolaşan yolcuları şaşırtacak, genellikle küçümsenen ve göz ardı edilen bir coğrafyanın ilk gezi rehberini yazmıştır Xavier de Maistre: Odamda Yolculuk.
Çevresi otuz altı adımdan ibaret ‘kocaman’ odasında kırk iki günlük zorunlu bir hapse mahkûm edilen 18. yüzyıl sonu yazarlarından Xavier de Maistre, tutsaklığını ironik bir özgürlük metnine dönüştürmeyi becererek edebiyat tarihine geçmiştir. Kendisini kısıtlayan dış koşullara inat, insanın kendi bedeniyle ruhunu birbirinden ayrıştırmasının mümkün olduğunu öne sürer Maistre; ruhunu istediği her yere, görmeyi arzuladığı her türlü güzelliğe gönderebilmekle birlikte, bedeninin bu yolculukta karşılaştığı yataktan koltuğa, masadan duvarlarda asılı tablolara kadar odanın topografyasını da ayrıntılı biçimde anlatmaktan geri kalmaz.
Bir yolcunun özgürlüğünü esaret altında bile hissedebilenlerin gayet iyi anlayacağı metinlerden biridir Odamda Yolculuk.

“Gerçekten de, herkesten gizlenerek çekilebileceği küçücük bir odası bile olamayacak kadar bahtsız, terk edilmiş olabilir mi insan? İşte, yolculuğun bütün hazırlığı bundan ibaret.”


Dizinin ilk 2 kitabı











Doğan Kitap’ın Duygu Asena'nın anısına düzenlediği Duygu Asena Roman Ödülü sonucu açıklandı.  

Seçici Kurul, 29 Nisan Salı günü yaptığı toplantıda ödülün Fırtına Takvimi adlı romanıyla Jale Sancak’a verilmesini oybirliğiyle kabul etti.

Jale Sancak, bu ilk romanında öykü ile romanın birbirini çağrıştıran özgün birlikteliğini sergilemesi, Anadolu’daki kuşatılmış kadın kimliğini ifade etme biçimiyle ödüle layık görüldü.
Jale Sancak’a ödülü Mayıs ayı içerisinde düzenlenecek bir törenle verilecektir. 

Seçici Kurul;
Vuslat Doğan Sabancı (Onursal Jüri Başkanı)
Doğan Hızlan, 
Filiz Aygündüz
Buket Aşçı
Turhan Günay, 
İhsan Yılmaz
Cem Erciyes
İnci Asena



FIRTINA TAKVİMİ

Doğu’nun uzak bir kasabası olan Yelnehir’de yolları kesişen, kaderleri birleşen bir avuç insanın hikâyesidir, Fırtına Takvimi. Doğanın eline terk edilmiş, fırtınaların yıktığı, sellerin savurduğu bir ilçede hayata tutunmaya, sevdiklerini yaşatmaya, var olmaya çalışan yöre insanlarıyla, büyük şehirden gelip orada bambaşka koşulların içinde yoğrulan insanların, Alevi Halil ile Kevser’in, kızlarını tedavi eden Doktor Levent ile Süreyya’nın Levent’in hayatına dâhil olan Hemşire Nur’un, bir türlü evlenemeyen Yücel ile sevgilisi Leyla’nın… Şiirsel bir anlatım, çarpıcı betimlemeler, acıtan hayat hikâyeleri. 

Usta öykücü Jale Sancak bu kez bir romanla okurlarıyla buluşuyor. Okurlarının, yazarın öykülerinden aşina olduğu, yaralı, parçalanmış, kırgın karakterle örülü, her biri kendi dramı içinde yaşama tutunmaya çalışan insan portreleri bu kez bir roman örgüsü içinde ortaya çıkıyor. Sancak öykülerindeki karakter kurma, karakterlerinin iç dünyasını yansıtmadaki ustalığını, çok parçalı bir roman kurgusunu kotarmakta da ortaya koymuş.




Bu yıl 7'ncisi verilecek olan Metin Altıok Şiir Ödülü için yapılacak başvuruları Kırmızı Kedi Yayınevi adresine bekliyoruz. Adaylar 9 Mayıs 2014 tarihine kadar 2013 yılı içerisinde yayımlanmış şiir kitaplarıyla (8 kopya olarak) başvurabilirler. Ödül tarihi ve yeri daha sonra açıklanacaktır.

SEÇİCİ KURUL:

Doğan Hızlan
Hilmi Yavuz
Güven Turan
Talat Sait Halman
Ali Cengizkan
Haydar Ergülen
Eray Canberk

ADRES: 
KIRMIZI KEDİ YAYINEVİ
Ömer Avni Mah.
Emektar Sok. No: 18
Gümüşsuyu - Beyoğlu
İstanbul
Tel: (212) 244 89 82

E-posta:info@kirmizikedikitap.com  

27 Nisan 2014 Pazar



20. yüzyıl Amerikan edebiyatının 
şiirleri kadar özyaşam öyküsüyle de ilgi çeken 
en önemli isimlerinden 
Sylvia Plath'in Günlükler'i 
Merve Sevtap Ilgın’ın 
yeni ve genişletilmiş çevirisiyle
Kırmızı Kedi'de




Sadece otuz yıl yaşadı Sylvia Plath ve bu otuz yıla fırtınalı bir hayat ve unutulmaz eserler sığdırdı. 1963 yılında hayatına kendi eliyle son vermesinden sonra eşi Ted Hughes’un büyük kısmını sansürleyerek ilk kez yayımlattığı Günlükler, yıllar sonra özgün haliyle yayımlanmıştı. Kırmızı Kedi Yayınevi bu ikinci versiyonun tamamına yakın kısmını, yeni çevirisiyle okura sunuyor. 
Plath’ın hayatının son on iki yılını kapsayan günlükleri onun özelindeki ve edebiyat alanındaki mücadelelerini veriyor ve okura onu tanımak için geniş pencereler açıyor. 
Günlükler, bu özgün yazarı tanımak ve yapıtlarını daha iyi anlamak isteyenler için eşsiz bir başvuru kaynağı, hayranları için vazgeçilmez bir başucu kitabı.


KİTAPTAN ALINTILAR





Bedenimin hayatta kalması için ekmek ne ise, mağrur ruh sağlığım için de yazmak odur. Eğitimli, kendini özgür kılabilmiş bir kadın olmanın bedelini ödüyorum: beğeniler konusunda eleştirel, titiz ve seçiciyim. Belki de yazma arzum, o en temel beğenilme-me ve saygı duyulma-ma korkusuna bağlanabilir.






Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. Bunları neden istiyorum? Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum.




Büyüyemeyeceğimin farkında olarak, küçük kalmayı reddettim.



Yazar olmaktan başka istediğim bir şey yoktu ve yazar olamıyordum: Oturup tek bir cümle bile yazamıyordum. Korkuyla, ölümcül bir histeriyle felce uğramış gibiydim. Sıcak mutfakta oturmuş, zaman darlığını, bunaltıcı temmuz havasını değil, bir tek kendimi suçluyordum. 

22 Nisan 2014 Salı



Türk edebiyatının özgün isimlerinden, metinlerinde genellikle kadın-erkek ilişkilerini, sevgiyi, kadının kimliğini, bağlılık ve özgürlük sorunları temalarına odaklanan yazarımız İnci Aral,  2014  KIBATEK Edebiyat Ödülü'ne değer bulunmuştur.

1976 yılında yazmaya başlayan ve ilk öykülerini çeşitli dergilerde yayımlayan Aral'ın ilk öykü kitabı Ağda Zamanı 1979 yılında basıldı ve bir yıl sonra Akademi Kitabevi Ödülü'ne değer bulundu. 1991 yılında yayımlanan ilk romanı Ölü Erkek Kuşlar ise 1992 Yunus Nadi Roman Ödülü'nü aldı. 2002 yılında yayınlanan romanı Mor Orhan Kemal Roman Armağanı'na değer bulundu. İnci Aral, yeni romanının çalışmalarını sürdürmektedir.

İnci Aral'a ödülü, İstanbul’da, Yıldız Teknik Üniversitesi, Davutpaşa Kampüsü, Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek 26. Uluslararası KIBATEK Edebiyat Sempozyumu'nun açılış töreninde sunulacaktır.

“İlk öyküsünün yayımlandığı 1977 yılından bu yana yayımlanmış tüm yapıtlarında Türkçenin bir edebiyat dili olarak zenginliğini yansıtmak yanında, yapıtlarına taşıdığı bireyin hallerini, insani çelişkilerini hayatla olan en sade derinliği yanı sıra toplumsal düzlemiyle de yansıtan İnci Aral, “yazarak yaşlanmayı” hayata tutunma yöntemi olarak benimserken; kendine özgü biçemi ve içtenliğiyle okuyucunun, dolayısıyla edebiyatseverin de hayata tutunmasını sağladığı için bu ödüle değer bulunmuştur.”

KIBATEK Edebiyat Ödülü daha önce, Cengiz Aytmatov (2001), Osman Türkay (2002), Cengiz Dağcı (2003), ELÇİN (2004),  Muhtar Şahanov (2006), Adalet Ağaoğlu (2007), Metin Demirtaş (2008) gibi edebiyatçılara verilmiştir.

21 Nisan 2014 Pazartesi




Daria Bignardi bir televizyoncu ve yazar. Milano'da Panorama dergisinde ve Stampa gazetesinde çalışan yazar, 1991'den bu yana televizyon ve radyo programları yapıyor. Ayrıca düzenli olarak Vanity Fair dergisine de yazıyor. 2009'da yayınlanan Non vi lasciero orfani (Sizi yetim bırakmayacağım) adlı romanı pek çok ödül kazandı ve bu roman dünya dillerine çevrildi. Artık Gidebilirsin onun üçüncü ve Türkçeye çevrilen ilk romanı.  



Artık Gidebilirsin, sadece âşık olmanın ve sevmenin yeterli olmadığını, yüzeyin altındaki acıların ve yaşanmışlıkların hayatımızın yönünü değiştirebi-leceğini gösteren bir aşk romanı. 
Artık Gidebilirsin'in kahramanları Arno ve Sara, ilk gençliklerinde birbirlerine âşık olan, zamanla birbirlerinden kopsalar da yıllar sonra yeniden karşılaşıp evlenen bir çift. Günün birinde Sara hiçbir açıklama yapmadan üç çocuğunu ve eşini terk edip ortadan kaybolur. Arno ise 13 yıldır birlikte yaşadığı karısını, aslında hiç tanımadığını fark etmenin şokuyla yüzleşir.



Bignardi, çalışmalarını sürdürdüğü ve Ekim ayında İtalya'da yayınlanacak olan yeni romanında 1976'da Türkiye'de yaşanan ve altı bin kişinin ölümüne neden olan depremden söz ediyor.

İtalya'da ses getiren televizyon programlarına imza atan ve kitapları tüm dünya da merakla beklenen yazar, 26 Nisan Cumartesi günü saat 18.30'da İstanbul İtalyan Kültür Merkezi'nde Türk okur-larıyla buluşacak. Söyleşide yazara, gazeteci ve edebiyat eleştirmeni Özlem Akalan eşlik edecek. Hem kitabı hem yazarı daha yakından tanımak isteyen okurlar için keyifli bir fırsat olacak.

15 Nisan 2014 Salı

İMZA GÜNLERİ

20 Nisan Pazar
13:00-15:00 Doğan Yurdakul
13:00-15:00 Ataol Behramoğlu
13:00-15:00 Arslan Sayman
14:00-16:00 Feyza Hepçilingirler
15:00-17:00 Hasan Özkılıç
15:00-17:00 Mustafa Mutlu

23 Nisan Çarşamba
12:00-14:00 Aydoğan Yavaşlı
13:00-15:00 Ayla Çınaroğlu
14:00-16:00 Tuncay Özkan
14:00-16:00 Feyza Hepçilingirler
15:00-17:00 Zühal-Yücel İzmirli

24 Nisan Perşembe
11:00-13:00 Arslan Sayman

26 Nisan Cumartesi
13:00-15:00 Ayla Çınaroğlu
13:00-15:00 Hasan Özkılıç
14:00-16:00 Derviş Şentekin
14:00-17:00 Haydar Ergülen
14:00-17:00 Şükrü Erbaş
15:00-17:00 Tuncay Özkan
15:00-17:00 Atila Sertel
15:00-18:00 Mine G. Kırıkkanat

27 Nisan Pazar
13:00-15:00 Ataol Behramoğlu
13:00-15:00 Aydoğan Yavaşlı
14:00-16:00 Tuncay Özkan
14:00-16:00 Atila Sertel
16:00-18:00 Mine G. Kırıkkanat

ETKİNLİKLER

23 Nisan Çarşamba
Tuncay Özkan 
"Özgürlükle Kucaklaşıyoruz" 
Salon 2

26 Nisan Cumartesi
Haydar Ergülen - Şükrü Erbaş 
"Tarla Kuşu Yağmur Damlasından Dünyayı İçsin Diye Yazarız"
Salon 3
Radikal Kitap’ın editörü 
DERVİŞ ŞENTEKİN’den
yeni bir roman




240 sayfa
978-605-4927-27-2
15 TL.

Bekir Tunç sağ elindeki silahı Oğuz Abi’ye, sol elindekini bana doğrultmuştu. Tabancamı iki elimle kavradım. Tetiği çekmemek için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarının kenarından sarkan bıyıkları aralandı, acıyla sırıttı, gözlerime dik dik baktı.
Ben seni gebertmemiş miydim lan velet’ dedi boğazından gelen bir hırıltıyla.
‘Bu işler satranç oynamaya benzemez, demiştin ama yanılmışsın salak Bekir’ dedim alaycı bir sesle. ‘Bu işler tam da satranç gibidir.’

Birbirine karışan üç el silah sesi, geniş ovanın üzerindeki boşluğa yayılıp yıldızlara doğru yükseldi.”


İlk romanı Beş Parasızdım Ve Kadın Çok Güzeldi'de İstihbarat Şubesi’nden kovulan, eşi tarafından terk edilen küskün bir eski polisin, Beyoğlu’ndaki bir barda genç ve güzel Aslı Çınar ile tanışması ve kadının kayıp babasını bulmak için giriştiği çetrefilli arayışı anlatan Derviş Şentekin, Beş Parasızdım Ve Katilimi Arıyordum ile bu soluk kesen maceranın bitmediğini müjdeliyor.  
Anadolu’nun uzak köşelerine kadar süren soluk soluğa bir takip, karanlık çeteler ve polisler, güzel kadınlar ve aşklar, aranan bir katil ve suç düğümleri… 
Radikal Kitap’ın usta editörü, romancılıkta da usta olduğunu bu ikinci ve ilkini aratmayacak sürükleyicilikteki romanında kanıtlıyor. 



Derviş Şentekin daha ilk romanında durmuş oturmuş bir yazar kimliğinde. Kitap polisiye çizgisini koruyarak, 
psikolojiye ve Türkiye'de yakın dönemin siyaset karanlığına açılıyor. Etkileyici tahliller ve yorumlarla bezeniyor. 
Selim İleri

Derviş Şentekin'den, Amerikan kara romanlarına taş çıkartacak bir yapıt. Türkiye'de polisiye türün gelişmişliğinin bir kanıtı da sayılacak kitap, sadece türün meraklılarının değil, tüm kitap kurtlarının okuması gereken bir metin. 
Ahmet Ümit



9 Nisan 2014 Çarşamba

Primo Levi
PERİYODİK TABLO
HAYATTA KALMA ÖYKÜLERİ


Çeviren: Feza Özemre
Özgün Adı: Il sistema periodico
224 sayfa
978-605-4927-19-7
15 TL.


Periyodik Tablo, 20. yüzyıl İtalyan edebiyatının dünyaca ünlü yazarı Primo Levi’nin Auschwitz toplama kampından önceki ve sonraki yıllarını anlattığı otobiyografik öykülerinden oluşuyor. Türkçede ilk kez yayımlanan ve Levi’nin berrak bir üslupla anlattığı öyküler, yazarın ait olduğu İtalyan Yahudi cemaatinin kültürüne, ırkçılığın neden olduğu yabancılaşmayla geçirdiği buhranlı öğrencilik yıllarına ve İkinci Dünya Savaşı’nda onu Auschwitz’e kadar götürecek koşullara edebi bir ışık tutuyor. Levi’nin Mussolini İtalyası’nda toplumsallık ile bireysellik, bilinç ve bilinçaltı, ideal ve gerçek arasında bölünen yabancılaştırılmış bir bireyin yaşadıklarını kimyasal metaforlarla anlattığı, dostluk ve dayanışmayı temel alan bu kitabı 2006 yılında İngiltere’deki Kraliyet Bilim Enstitüsü tarafından en iyi bilim kitabı kabul edilmiştir.
Levi’nin bir kimyager olarak maddeye, bir insan olarak da manaya erişmek için çıktığı arayışta bulduğu kişisel ve entelektüel unsurlar, okuyucuya hem insana hem de doğaya dair eşsiz bir hazine sunuyor.

7 Nisan 2014 Pazartesi

İlk romanı Çarpık Ev'le dikkatleri üzerine çeken 
Burcu Aktaş'tan hem küçük hem büyük çocukların keyifle okuyacakları eğlenceli ve aktüel bir hikâye: 
İstasyonda Vals.


Mehmet Güreli’nin çizimleriyle



140 sayfa
978-605-4927-21-0

10 TL.


Genç yazar Burcu Aktaş, okurlarına küçük bir dünyanın kapılarını aralarken alıştığımız ve benimsediğimiz şeylerin hayatımızdan eksilmesiyle neler yaşadığımızı etkileyici karakterlerle anlatıyor.

İstasyon Meydanı’nın insanlarını, Film Mehmet’i, pastanenin Nevin Hanım’ını, mobiletli Bebek Amca’yı, kadınları, erkekleri ve çocukları mutlu eden lunaparktır, İstasyon Sineması’dır ve bir de orkestradır. Herbiri, orada yaşayanların hayatını tamamlayan önemli bir öğedir. İstasyonda Vals, hızla değişen kent yaşamında kaybettiklerimizi, özlediklerimizi ve korumak için mücadele verdiklerimizi hatırlatıyor ve belki de bizi uyarıyor..

TADIMLIK:


İstasyon şefinin bisikletinin gevşeyen çamurluğundan çıkan ses, günün başlangıcı demekti İstasyon Meydanı için. Bu sesi bekliyor gibi canlanıverdi meydan. Pencereler açıldı, ayak sesleri duyuldu, aynı anda açılan musluklardan akan sular coşan bir nehir gibi gürledi. Öksürenlerin sesi şarkı söyleyenlerinkine karıştı. Yatağını toplarken yastığını kabartanların ‘pat pat’, pantolonunun fermuarını çekenlerin ‘zıııııt’, karyolasından hızla kalkanların belinden gelen “çıııt” sesleri, bardağın içini dolaşan çay kaşığı tıngırtısı tarafından bastırıldı. Balerin Naci’nin pantolon askılarının göğsünde şaklamasıyla sona erdi bu zincir.”
HASAN ÖZKILIÇ BÜTÜN KİTAPLARIYLA KIRMIZI KEDİ’DE


Yeni Öyküler
128 sayfa
978-605-4927-18-0
10 TL.


Hasan Özkılıç, öykücülüğümüze kendine özgü üslubuyla, tanıttığı dünyalarla farklı bir soluk getirenlerden. İlk öyküsünün yayınlanmasının kırkıncı yılında hazırladığı bu yeni kitabındaki öykülerin içinden incecik geçen ‘yalnızlık’ ve ‘ıssızlık’ izleği ve o izleğin çevresinde örülen dünyalar, hepimizin zaman zaman karşılaştığı küçük yaşantıların buruk, kırık yansıması.

Kalabalıklar içinde kaybolanların sıradan ama önemli öyküleri. İnsanın, nerede, kiminle olursa olsun kendi iç dünyasına mahkûm olduğunun, kendi yalnızlığından beslenip kendi ıssızlığının bekçisi sayıldığının öyküleri buradakiler.


Hasan Özkılıç, küçük şehirlerden, küçük dünyalardan düşündürücü insan portrelerini, yaşam kesitlerini yalın, süsten uzak bir anlatımla verirken öykülerinin gerçekçi temellerini, duyguları gözardı etmeden beslemeyi biliyor.

1 Nisan 2014 Salı




284 sayfa
978-605-4927-17-3
20 TL.


Hasan Özkılıç, ülkenin doğusundaki zalim kargaşadan batıya kaçmak zorunda kalan bir ailenin, farklı yollara sapan dört kardeş üzerinden izlenen uyum mücadelesini anlatıyor. Erkenden isyan bayrağını çekip ailesini terk ederek örgütlü mücadeleye giren, tanık oldukları nedeniyle mücadeleyi sorgulayan Zahit; taşındıkları Şenlik Mahallesi’nde ilk tanıştığı çocuğa gönlünü kaptıran ama zamanla kocasıyla birlikte batakhanelere sürüklenen Süsen; babasıyla abisinin evi terk etmesiyle ailenin temel direği olan, siyasi mücadeleye yönelince hapse düşen Nihat ve büyüyünce dizi filmlerde oynamak isteyen ama hayalleri değişmek zorunda kalan genç Gülcan... Dört kardeşin ve çevrelerindeki insanların tutkuları, özlemleri, öfkeleri, sevinçleri ve kaderleri ülke koşulları tarafından belirlenirken, Özkılıç Türkiye’nin yakın tarihinin panoramasını çiziyor. 
1980 sonrasının toplumsal yaşamıyla siyasi-ekonomik çatışmalarının, köy boşaltmaların ve açlık grevlerinin arka planda olduğu bu panoramayı yansıtan  Zahit, Erden Kıral tarafından filme aktarılacaktır.
Zahit2013 Orhan Kemal Roman Armağanı'na değer bulunmuştur.