22 Temmuz 2015 Çarşamba

"2003 Jose Saramago Ödüllü KELEBEKLERİN YAZI derin yaralara sahip bir ailenin öyküsü. Brezilya’nın yeni kuşak yazarlarından ADRIANA LISBOA, romanında Rio de Janeiro’da yaşayan varlıklı bir aileyi ve ailenin iki kızını sarmalayan bir dramı konu edinmiş." Cihan Işık Milliyet Kitap için yazdı...


http://www.milliyetsanat.com/kitap/kitap-tanitimlari/kozada-saklananlar/616

Kozada saklananlar


“Kelebeklerin Yazı” derin yaralara sahip bir ailenin öyküsü. Brezilya’nın yeni kuşak yazarlarından Adriana Lisboa, romanında Rio de Janeiro’da yaşayan varlıklı bir aileyi ve ailenin iki kızını sarmalayan bir dramı konu edinmiş.
CİHAN IŞIK
 
Clarice ve Maria Ines aşksız bir evliliğin kaçınılmaz sonucu olarak dünyaya gelmiş, pek de mutlu olmayan bir ailenin çocuklarıdır. Brezilya’nın kırsalındaki çiftlik evinin hakim figürü anne Otacilia’dır. Otacilia, sorunları uzun ve derin sessizlikler ve yasaklarla çözmeyi adet edinmiş, hayatın beklentilerini karşılamaya pek de gönüllü olmayan bir kadındır. Kocası Afonso Olimpio ise sakin, ölçülü ve biraz da pasif bir adamdır. Görünürde hiçbir problemin olmadığı bu evde, gerçek tabii ki görüntüden farklıdır. Maria Ines, ablası Clarice’in evden ayrılmak zorunda olduğunu, sıradan bir günde kahvaltı öncesi, daha yüzündeki çapakları silmeye fırsatı bile olmadan öğrenir. Clarice’in apar topar bir şekilde Rio de Janeiro’ya gitmesi gerekecektir. Nedeni çok sonraları ortaya çıkacak şekilde iki kız kardeşin yolları ayrılmak zorunda kalmıştır. Aslında kişilikleri birbirinden tamamen farklı olan iki kardeş, yıllar sonra tekrar çocukluklarını geçirdikleri çiftlik evinde bir araya gelecektir. Varlıklı bir orta sınıf ailenin dışarıdan, sıradan gibi görünen öyküsü çözülmeye; anılar, aşklar, tutkular ve yaralar ekseninde gözler önüne serilmeye başlayacaktır. İki kardeşin yüzleşmesi her zaman olduğu gibi iki ucu keskin bir bıçaktır. 
 
Vurucu sürprizler
“Kelebeklerin Yazı” karakterlerin anıları ve hatıraları sayesinde zamanda çizgisel ilerleyen bir roman değil. Romanın sayfalarında ilerlerken ana karakterlerimiz Clarice ve Maria Ines’in çocukluk, genç kızlık ya da evlilik dönemleri arasında sıçramalar yaşıyoruz. Olaylar yavaş yavaş önümüze açılırken Adriana Lisboa, asıl vurucu sürprizleri sona saklıyor. Bu sırada da küçük ayrıntılarla okuruna sıradan bir aile öyküsüne tanıklık etmediğinin sinyallerini veriyor. Kızların ilk aşkları, mutsuz ya da çoktan bitmiş evlilikleri küçük yan öykücükler oluştururken, karakterlere dair sağlam ipuçları da sağlıyor. Bu yan öykü ve zaman sıçramaları özellikle ilk birkaç sayfada takdim edilen karakter sayısının çokluğu nedeniyle kafa karıştırıcı olabiliyor. Tabii buna Latinlerin aile içinde benzer isimler kullanma takıntısı da eklenince ortaya Gabriel Garcia Marquez’in “Yüzyıllık Yalnızlık”ındaki kadar olmasa da kafa karıştırıcı bir isimler silsilesi çıkıyor. Buna hikaye boyunca sık sık yapılan zaman atlamaları da eklenince, “Kelebeklerin Yazı” okurundan dikkat talep eden bir romana dönüşüyor.
 
Aile dramı sevenlere
Adriana Lisboa, roman genelinde lirik bir dil kullanmayı tercih etmiş. Çiftliğin bahçesindeki bitkileri ya da karakterlerinin vücutlarındaki kırışıklıkları, izleyende oluşturduğu duygular üzerinden betimlemeyi seçmiş. Bu üslup romanın temasıyla büyük bir uyum içerisinde çalışıyor. Yazar, hikayenin oldukça kasvetli yollara saptığı zamanlarda ise bu üslubu terk edip buz gibi yalın ve doğrudan bir anlatıma geçmeyi tercih etmiş. Bu ikiliğin anlatının gücünü artırdığını söylemek yanlış olmaz. Öte yandan romanın tematik olarak da ikili karşıtlıklar üzerine kurulu olduğu söylenebilir. Otacilia ve Afonso Olimpia sakinlik ve sükut, Clarice ve Maria Ines adanmışlık ve başkaldırı gibi karşıtlıklar üzerine şekillenmiş karakterler olarak göze çarpıyor. 
Sonuç olarak “Kelebeklerin Yazı”, Latin edebiyatına ya da bir gizemin etrafında örülen aile dramalarına ilgisi olan okurlar için şu yaz günlerinden iyi bir okumalık olabilir.
 

0 yorum :

Yorum Gönder