8 Temmuz 2015 Çarşamba

Çok yakında Bulgarcaya çevrilecek olan Cenk Gündoğdu'nun ödüllü şiir kitabı ISSIZ'ı Bulgar Eedebiyatı üzerine yazılar yazan Ayshe Rubeva yazdı...


Savaş zamanında dünyayı ve insani fetheden ıssızlık


İyı tohum eken İnsanoğludur
İncil, Matta, Bölüm 13

Allah yaptıklarınıza kayıtsız değil
Kuranıkerim, Sûara 2

Savaşta din, cinsiyet, yaş, renk yoktur. Savaş öldürüyor, öldürtüyor. Savaşın bir kazanan ya da kaybedeni yoktur. Ölüler vardır. Onlar da rakamlarla ifade edilir. Hiçbirinin adını bilmeyiz. Hiçbirinin hayatını duymayız. Hiçbirinin elini, yüzünü görmeyiz. Sadece rakamlarla onları yan yana, alt alta yazarız, okuruz. Savaş sadece sayılardan oluşan bir ton ağırlığında büyük bir keder denizidir oysa.
Dünya insanları, ülkeleri ve tüm dinler barış, sevgi, kardeşlik, bağışlama diliyorken savaşlar bu insana övgüyü değil de insana vahçeti bir bahne ile duyar olmuştur geçmişten günümüze. İnsanın barışa değil de savaşa ihtiyaç duyduğunu düşünmek gibi bir sonuç ne acı değil mi? Öldürerek, yok ederek kendini ispat etmeye, üstte göstermeye çalışan generaller ve yöneticilerin çıkarları arasında yiten/yitirilen insanlık, sade ve saf büyük insanlık...
Cenk Gündoğdu’nun “Issız” atlı şiir kitabında ana tema savaş ama kutsanana, göklere çıkarılan kahramanlar yaratılan bir savaş değil. Aksine savaş karşısında zulme uğramış insanlar ve buradan çıkan bize kalan duygu ise savaş karşıtlığı, barışa koşan insanlık hikâyeleri. Şair, okuyucusuna umutsuzluk ve ıstırap hissini ve kederli hali başarıyla aktarıyor. Savaş arkasında ıssızlık, boşluk ve ölüm bırakıyor.
“harbi gören aynaydım
kör oldum”
Şair acısını ve kederini toplamış bu sözlerde.
“büüü büyüyordu ço çççocuklar ööö ölerek”
diyor Cenk Gündoğdu ve savaşın korkunç yüzünü anlatıyor bize.
Şiir kitabında karakterler ne general ne amiral ne de ülke yöneticisi aksine az evvel de belirttiğim gibi sıradan insanlar... Yani ölümünde bir beis olmayanlar. Tanrı Ares’in veya Atina Palada’nın ruhu ile ilgisi yoktur bu ölümlerin. Onlar acı ile önceki hayatlarını hatırlıyorlar, ama kokuyorlar gelecek üzerine hayal kurmaya çünkü bu savaş bitmeyecek.
“Keşke hiç büyümeyeydum da görmeyeydum ha bu karaltiyi”
Bir ah çekiyor Cenk Gündoğdu’nun kahramanlarından biri ve batıyor ölümün karanlığına, peşinden de okurunu çekerek. Aslında harp bir kurşunla başladı! Ve bu savaş kanla tüm dünyayı fethetti, yolundaki yaşamı yok etti, hiç kimseye yaşam için şans vermeyerek...
“kuşlar göğünü alıp gitmiş
şimdi bize kalan bu kadar ölü kime sığar”
“Issız” savaşsız, ölümsüz bir dünyayı hayal ediyor. Umuta yol verecek bir dünya. Dimcho Debelyanov, Bulgaristan’ın en zarif şairlerinden birisi, Birinci Dünya Savaşı'nda asker, cepheden şöyle yazıyor: ölü bizim düşmanımız değildir. Cenk Gündoğdu’nun şiirlerinde düşman kelimesi yoktur. Şair için cephede olan tüm askerler birer insandır, ellerinde silahlar başka bir dünya hayal ediyorlar, hiçbiri düşman değildir. Kıtalarında zafer ya da savaş kaybetme acısı yoktur. Cephede her taraftan kayıp hayatlar vardır. Şair, kazanana değil kaybedene bakar ve baktırır. Tüm ulusların tarih ya da savaş kitapları kahramanlıklarını, kazançlarını ve büyüklüklerini anlatır. Şiirin işi işte burada ortaya çıkıyor savaşta yiten ve sadece bir rakam olarak hatırlananların hikâyeleri ve kayıpların, zulme uğrayanların usta işi anlatımı ile.
Cenk Gündoğu’nun kahramanları; kederli, gözleri geleceğe bakan, bir yanı ile de geçmişte kalan hayatlarını paylaşan ama hep ölüm anını derin bir çarpıcılıkla süse, büyüye, boyaya gerek duymadan anlatan ve şimdiki zamanda kaybolmuş unutulacak kayıplar. Savaş onların geleceğe dahil umutlarını, hayatlarını almış. Antimilitarist ve savaşkarşıtı bir bakış açısıyla şiirleri ele alan şair, tüm keder ve karanlık atmosfere karşın bize umudu veriyor, bir ağaç olmakla özdeşleştirerek kendini:
“bir ağaç olmak isterdim
gölgemde dünya”
Güzel uçurum şiirinde Cenk Gündoğdu, İdil'e yazılmış bir geleceğin resmini çiziyor. Yıkım olmadan, savaşsız, huzurlu bir dünya, çocuk kahkahası ile çınlayan, ve refah için umutla dolu bir dünya arzusunu pekiştirerek. Şair iki dünyayı savaş ve barışı karşılaştırmamızı sağlıyor paylaştığı etkisi yüksek dizeleriyle.
Issız'ı önemli kılan, savaşın kötülüğünü klişe ifadelerle değil; görünmez olan, hatırlanmayan ve sadece sonuç hanesine sayılarla bir şey ifade eden o insanın/insanlığın bireysel trajedisi üzerinden aktarmasıdır. Savaşlar; hep madalyalar, unvanlar ordular, resmigeçitlerle yüceltilir ve kahramanlık destanlarıyla anılır, çoğaltılır, büyütülür ama o görünenin ardında derin bir acı vardır. Bu acı hiçbir zaman gösterilmez. Savaşta sadece parlak elbiseli insanların rütbeli ve bol yıldızlı üniformaları ve bayraklar ve flamalar bize anlatılır. Cenk Gündoğdu, Türk şiirinde savaşa bireyin trajedisi üzerinden yaklaşarak karşı duran ve farklı bir biçimde bu evrensel acıyı ele alan bir kitapla karşımızda duruyor. Evrenel bir meseleyi ele alınmamış bir biçimde bir atmosfer yaratarak ele alıp dramatik unsurlarla birlikte sunan ve gerçekliği süse, özenti ifadelere yüz vermeden yalınlığın derinliği dile getirdiğinden dikkatli çevirmenin çevirisi ile farklı dillerde ve şiirlerde de yeri olacak özel bir kitaptır Issız. https://www.goodreads.com/review/show/1303181322?book_show_action=false&from_review_page=1

0 yorum :

Yorum Gönder