22 Temmuz 2015 Çarşamba

"Seni o kadar açık seçik hayal ettim ki o striptiz sürpriz olmadı" SOPHIA LOREN'in kendi kaleminden hayat hikayesi "DÜN, BUGÜN, YARIN - BÜTÜN HAYATIM"

http://odatv.com/n.php?n=seni-o-kadar-acik-secik-hayal-ettim-ki-o-striptiz-surpriz-olmadi--1407151200
İtalyan sinemasının efsane ismi Sophia Loren'in kaleme aldığı Dün, Bugün, Yarın adlı otobiyografisi Türkçe'de çıktı. Sophia Loren anı kitabında, hayatının en karanlık günlerinden, Ömer Şerif'le olan eğlenceli anılarını ve daha bir çoğunu kitabında içtenlikle anlatıyor.
STRİPTİZ SAHNESİ
Efsane yıldız Sophia Loren kitabında geçen günlerde kaybettiğimiz Ömer Şerif'le yaşadığı anılara da yer  verdi. Sophia Loren, Vittorio De Sica'nın yönettiği "Dün,Bugün,Yarın"filminde yaptığı striptiz şovundan sonra Ömer Şerif'in yorumundan kitabında bahsediyor. O yorum "Sophia Loren-Dün, Bugün, Yarın" adlı kitabında şu şekilde geçiyor:
''Ömer Şerif 'in daha yeni tanıştığımız günlerdeki yorumu beni hep gülümsetmiştir. 'O striptiz bana hiç de sürpriz olmadı. Sophia seni o kadar açık seçik hayal ettim ki, filmi seyrettiğimde daha önce gördüğüm bir sahne sandım.' ''
KİMİN PATLICANI GÜZEL
Loren'in Ömer Şerif'le yaşadığı bir başka anı da şöyle:
''Ömer Şerif'le bugün hala ağzımı sulandıran müthiş bir mutfak serüveni paylaştım. Ömer hayat dolu, zihni bin fikir üreten bir adamdı. Akdeniz'in iki karşı yakasında doğmuştuk ve ikimiz de Akdeniz'in kokularını, renklerini, karşıtlığını üzerimizde taşıyorduk. 1966 yazında Francesco Rosi'nin yönettiği şahane bir masalda, Bir Masal Gibifilminin setinde yeniden buluştuk. Bir gün prodüksiyonun oyunculara dağıttığı sıradan 'sepet' karşısında güzel, kara gözlerini göğe kaldırdı ve içini çekti: 'İnsan bu iğrenç şeyi nasıl yer? Şimdi annemin pişirdiği patlıcanlar olacaktı ki!..'
Ben de lafa karışmadan duramadım. Bir kahkaha attım ve şöyle dedim: 'Sen bir de benim anneminkileri yesen ... Dünyanın en güzeli odur..'
Tartışma ciddileşiyordu.
'Ah hayır Sophia, Romilda mükemmel bir aşçı olabilir, buna asla hayır diyemem; ama konu patlıcan olunca benim anneminkilerin üstüne kimseninkini tanımam!' Şöyle meydan okuyan bakışlarımla ona baktım ve 'Var mısın bahse?' dedim. Ömer Mısır'daki annesine telefon etti ve nedenini söylemeden onu Roma'ya davet etti. Kadın uzun zamandır görmediği oğlunun yanında olacağı için bu öneriyi mutlulukla kabul etti. Annesini gezdirdi, onu özenle ağırladı, İtalyan arkadaşlarıyla tanıştırdı. Sonra bir gün satır arasında son darbeyi indirdi: 'Anneciğim önümüzdeki hafta Sophia, annesi ve ekip arkadaşlarımızla yemek yiyeceğiz. Senin şu patlıcan yemeğinden yapar mısın bize?'
Hanımefendi bu öneriyi ciddiye aldı, pazarın bütün tezgahlarını dolaştı, bir patlıcan ordan, bir patlıcan burdan seçti ve pazarın en güzel patlıcanlarını bir araya getirdi. Benim annem kendi sahasında oynuyordu ve onu bu kadar havaya sokmaya gerek yoktu. Yarış akşamı durumdan bir haber iki aşçıyı davet ettik, onları mutfağa soktuk ve iştahlı bir de jüri oluşturduk. Kazananı seçmek zor oldu. Aslında tarif çok basitti, parmesanlı patlıcan pişirilmişti. Napoli işi olanlar da Mısır işi olanlar da ağızda dağılıyordu, üzerlerindeki kızarmış peynirli kısım damaklarımızı gıdıklıyordu. Günlerdir hepimiz sandviçle beslendiğimizden hepimiz oburca yedik. Yemeğin bitiminde, uzun bir tartışma sonucunda Bayan Şerif kıl payı farkla galip geldi. Annecik buna bozulmadı. O sevimli ve sıcak kanlı Mısır'lı anne sayesinde kendine bir arkadaş bulmuştu. Akşam gülerek bana şunu itiraf etti. 'Sadece sizden konuştuk çünkü her star kendi annesine güzeldir!'''


KÜRTAJ OLDUĞU GÜN

Sophia Loren  bebeğini kaybettiği günü ise hayatının en karanlık günleri olarak tanımlıyor ve o anlara kitabında şu şekilde yer veriyor:
''Kendi bebeğimin gözlerine bakabilmek için can atıyordum. Öyle olmadı ve sonraki günler hayatımın en karanlık günlerine dönüştü. Çalışmaya devam etsem de yanlış giden, normal olmayan bir şeyler hissediyordum. Roma'da başka bir kadın doğum uzmanı ile görüştüm ve o beni rahatlattı: 'Birkaç gün dinlenin, otomobille değil trenle seyahat edin ama kaygılanmayın, her şey yolunda.'
Filmin Moravia'nın bir uzun öyküsünden yola çıkan son bölümünü çekmek üzere Milano'ya gidiyorduk. Ne yazık ki 'Anna' adındaki bu bölüm neredeyse bütünüyle bir otomobilde geçiyordu ve araba, yoldaki sarsıntıları yaratmak için hidrolik bir kol üzerine monte edilmişti. Bu gerçek bir otomobilden çok daha beterdi. Milano'daki ilk gecemizde korkunç bir acı hissettim. Otelden arayarak danıştığım doktor beni rahatlatmaya çalıştı ama birkaç saat sonra acım yüzünden acil servise gitmem gerekti. Dikkatleri üzerime çekmemek için ambulans çağırmadık ama asansörle inerken az daha bayılıyordum.Mümkün olan en iyi şekilde hastaneye ulaştım ama doktorların çevremdeki telaşlı halleri  bütün umutlarımı ve hayallerimi yerle bir ederek üzerime çökecek trajedi beni ürkütüyordu. Kendimi savunmasız hissediyordum, sorular soruyordum ama kimse beni yanıtlayamıyordu.
'Sakin olun hanımefendi, şimdi bakıyoruz, anlamaya çalışıyoruz. Telaşlanmayın, göreceksiniz her şey yoluna girecek.' Aslında hiçbir şey söylemeyen sözler silsilesiydi ve beni çaresizlikten kurtarmıyordu. Şimdi hala o yatakta, beyaz duvarlı, neon ışıklı, derimden sızıp doğrudan kalbime giren dezenfektan  kokulu odada yattığımı görür gibi oluyorum.
O gecenin en ıstıraplı anısı rahibe hemşirelerin bana suçlarcasına küçümseyen bakışlarıydı. Anlayışsız, insancıllıktan uzak her türlü duygudan yoksun bir bakıştı o. Bu bedava ve gereksiz küçümseme, gerçeği elinde tuttuğunu sananların cahilliğinden kaynaklanıyordu ve onlar karşılarındaki kadının arzuları, korkuları hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı.''
BEBEKLERİNE MEME VERMEYE HAZIRLANAN...
Sophia Loren kürtajdan sonra neler hissettiğini ise şu cümlelerle açıklıyor.
''Son derece zorlayıcı bir durum oldu. Kendimi tamamen içi boşaltılmış gibi hissediyordum ve sanki dünyanın bütün ışıkları sönmüştü. Kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım, geleceğime dair hiçbir şey görmüyordum.Kendimi hiç hissetmediğim kadar yalnız ve çaresiz hissediyordum. Benim yıldızlığım, bebeklerine meme vermeye hazırlanan yeni doğum yapmış annelerin mutluluğunun yanında sönük kalırdı.''

0 yorum :

Yorum Gönder