29 Nisan 2015 Çarşamba

Güzella Bayındır İleri Haber'de Jamal Mahjoub'un Parker Bilal mahlasıyla yazdığı polisiye KAHİRE'de KAYIP'ı yazdı...

http://m.ilerihaber.org/guzella-bayindir-yazdi-kahire-de-kayip/14433/

Güzella Bayındır yazdı: “Kahire’de Kayıp”

29-04-2015 11:15:59

Güzella Bayındır yazdı: “Kahire’de Kayıp”
Güzella Bayındır - İleri Kültür Sanat
“…Makana gösterilen yere oturdu. ‘Oyuncularımdan biriyle sorunum var.’… ‘Sorun nedir?’ ‘Gitti. Kayboldu.’…”
 “Kahire’de Kayıp/Bir Makana Vakası”, edebiyat dünyasındaki söylentilere göre on kitaplık bir serinin ilk kitabı. Parker Bilal bir müstear ad. Türkiyeli okurun “Raşidin Dürbünü”, “Alametler Saati”, “Kayıp Enlemler” gibi kitaplarından tanıdığı Jamal Mahjoub’un ilk polisiyesinde kullandığı müstear ad.
Polisiye okurları bilirler. Edebiyat okuruysanız, iyi polisiye okumaktan da mutlu oluyorsanız bunu her yerde dillendiremezsiniz. Hayatı boyunca hep ‘iyi’ kitapları okumuşçasına ya da her zaman iyi bir edebiyatçıya rastlamak kolaymışçasına mütebessim karşılarlar sizi. Başka kitap mı yok dudak büküşü, zamanımı boşa harcayamam göz süzüşleriyle imkanı yok başa çıkamazsınız. “Ölmeden önce okumanız gerekenler” listelerinin de bu dudak büküşte etkisi olduğu kanısındayım. Listelerdeki yazarların bir kısmı malum sebeplerle (ölüm gibi) artık yazamıyor. Ne yapalım? Tekrar dönüp okuma işinin de bir sınırı var ve açıkçası çok cazip değil. Bazıları artık yazamıyor diye kitap okumayı bırakacak değiliz ya. Araştırıyoruz, bakıyoruz, tavsiye alıp tavsiye ediyoruz.
Kimi kitaplar rahat rahat yayılarak okunur. Uyumadan önce, plajda kumlara bulanmışken, çocuk uyuturken. Kimi ise bir düzenek ister yanında. Masa olacak, kalem olacak, not almak için kâğıt olacak.  “Kahire’de Kayıp/Bir Makana Vakası” adlı kitap uyumadan önce okurum diye başladığım lakin masada sonlandırdığım kitaplardan. Bir polisiye hem de iyi bir siyasi polisiye. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Tavsiye ediyorum, okuyun.
ORTADOĞU BİLDİĞİNİZ GİBİ
Sudan’daki İslamcı darbeden kaçarak Mısır’da bohem bir yaşam süren, arada ufak tefek dedektiflik işleri yaparak yaşamını idame ettiren eski polis memuru Makana’ya bir kayıp vakası gelir. Futbol takımı DreemTeem’in yıldız sporcusu Adil Romario kaybolmuştur. Takımın sahibi Saad Hanefi,  Makana’dan iyi bir para karşılığında Adil’i bulmasını ister. Makana’nın Adil Romario’nun izini sürüşü okuyucu açısından Mısır’ın,  Kahire’nin ve Ortadoğu’nun da izini sürüştür aynı zamanda.
Saad Hanefi’nin yaşamı bir sermayedarın kanla yıkanmış geçmişini temize çekme öyküsü. Ülkemiz de dahil birçok ülke ve halk içinse tanıdık ve sıradan bir yaşam öyküsü. Bir zamanların “baltacı”sı Hanefi,  karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymaya çalışsa da bunda çok başarılı değildir açıkçası.
“Yetmişli yıllarda, Sedat iktidarda ekonomiyi liberalleştirir, bu sırada arkadaşlarını zenginleştirirken Hanefi de yarı saygın bir işadamı olarak ilk adımlarını atıyordu. …Anlatılanlara inanılacak olursa Heliopolis’in büyük bölümü onundu. … yeni edindiği siyasi destek önüne çıkan yasaları ezip geçmesine izin veriyordu.”
Adil Romario ise bir “yırtan” portresi. Yaşadığı “çöplükten” yeteneği sayesinde kurtulmuş, Hanefi’nin kanatlarının altında hiç ummadığı bir yaşantıya kavuşmuştur. Doğduğu baraka turistik hale gelmiş, köyündeki tüm çocukların ve gençlerin onun için deli olduğu, reklam panolarının ve duvarların fotoğraflarına alışkın olduğu bir yıldız.
Romanın bu denli nitelikli oluşunun başlıca unsurlarından biri de yan karakterler.
DreemTeam futbol takımının teknik direktörü İtalyan Clamenza, ülkemize gelen çoğu teknik direktör ya da futbolcu gibi emekliliğin hemen öncesinde ve fena halde kumar düşkünü bir adam.
Hanefi’nin hayattaki tek çocuğu ve doğal olarak mirasçısı olduğundan şirketlerinin başına geçmesi gereken, ama -affedersiniz kadın olduğu için-  buna kimsenin ihtimal vermediği ve herhangi bir erkekten on kez daha fazla çaba harcaması gereken Soraya Hanefi.
Kitaptaki ikinci kayıp vakasının kahramanları İngiliz asilzadesi Liz Markham ve kızı Alice, İslamcı Daut Bulatt, Rus mafya babası Vronski, sinemacı Farrag, acar muhabir Sami Barakat, müfettiş Okasha,  Mekr Nimr, Makana’nın ev sahibi Umm Ali ve çocuklarının her biri, ayrı ayrı üzerlerinde düşünülmesi gereken güçlü karakterler. Hatta tümü için öyküler, romanlar kurgulanabilir.
Karakter oluşturma konusunda olduğu kadar kurgu konusunda oldukça güçlü bir roman. Aksamıyor, sıkmıyor, boğmuyor, gereksiz güzellemeler yapmıyor. Didaktizme kaçmadan sakin sakin bir gerçek inşa ediyor ve kurguladığı gerçeğe okuru inandırıyor. Yirminci sayfaya geldiğinizde ‘arkadaşım zaten yarattığın üç karakter, aradığımız kişi/katil/suçlu da elbette bunlardan biri’ dedirtmiyor.  
Çok canlı tasvirler yapmış yazar. Bir batılının bakışıyla değil içeriden bir gözlemle. Egzotik piramitleri, baharat kokulu büyülü sokakları, lezzet patlaması yaşatan yemekleri değil;  piramitleri gölgeleyen plazaları, gericileşen ve şiddetin kol gezdiği sokakları, karasineklerin mutfak tezgâhlarında ayaklarını bilediği lokantaları anlatmış.
Üniversitede sırf biyoloji dersleri verdiği için öldürülen hocalardan, uygun şekilde giyinmediği için tecavüz edilip öldürülen kadınlardan, onların ağızlarına tıkıştırılmış tebeşirlerden söz etmiş. 
“Kahire’de Kayıp/Bir Makana Vakası”; devletin, sermayenin, polis teşkilatının, futbol kulübünün hatta sokaktaki vatandaşın bile çürüdüğü,  fırsatçılığın ve gericiliğin dibe doğru çektiği bir ülkeyi anlatırken; ana karakter Makana’yı yedi yıldır yüzleşemediği kendi kaybıyla ve Sudan’dan kaçma nedenleriyle de yüzleştiren çok katmanlı bir eser olmuş.
Bir zamanların mafya babası Daut Bulatt şahsında Afganistan’a uzanıyor, Liz Markham’ın hikâyesi üzerinden İngiliz emperyalizminin bölgedeki izdüşümüne kafamızı uzatıyor, Makana’nın geçmişi üzerinden Sudan’a gidiyor, kayıp vakaları üzerinden Rus mafyasının ve yerel müteahhitlerin ırzına geçtiği efsunlu Kahire’de dolaşıyoruz. Hiçbir turistin uğramadığı sokaklarda dolaştırıyor yazar bizi. Hiçbir gezginin kapısını açmayacağı binalara sokuyor. Ortadoğu’da geçen bir hikâye kendiliğinden Ortadoğu’nun hikâyesine eviriliyor.  
Ali Cevat Akkoyunlu tarafından başarılı bir şekilde dilimize çevrilen romanın ana karakterleri Daut Bulatt ve Makana’nın bir diyalogu ile sonlandıralım incelememizi. Bu diyalog belki yüzlerce yıldır Ortadoğu üzerine yapılan tartışmaları da özetliyor.
“Demokrasi aşk gibi, mutlu olmamız ve yerimizden kımıldamamamız için uydurulmuş bir yalan.”
“Bazıları aynı şeyi din için de söyleyebilir.”
KÜNYE: Kahire’de Kayıp Bir Makana Vakası, Parker Bilal, Çeviri: Ali Cevat Akkoyunlu, Kırmızı Kedi Yayınevi, Şubat 2015, 335 sayfa

0 yorum :

Yorum Gönder