10 Nisan 2015 Cuma

Öznur Özkaya İleri Kültür'de Sylvia Plath JOHNNY PANİK ve RÜYALARIN


Öznur Özkaya – İleri Kültür Sanat
Şiirleri ve yayınlanmış tek romanı “Sırça Fanus”la sessizliğini çığlığa dönüştüren Plath’i saran aşk, tutku, öfke, boşluk duygusu, yalnızlık, kaygı ve bunların doğurduğu yıkım… Plath’in intiharıyla sonuçlanan yakıcı, sarsıcı, sancılı bir yaşamın özeti… Yirminci asrın en çok konuşulan isimlerinden olan, yarı otobiyografik romanı “Sırça Fanus” la yaşamının ve intiharının perde arkasını anlatan Plath romandaki sesi Esther Greenwood’un yardımıyla hem arka planda  - Rosenbergler de dâhil olmak üzere - tarihi bir portre çizer hem de dönemin kadına bakış açısını sorgulayarak kendini bunaltan sessizliğini alaşağı eder.
11 Şubat 1963’te Londra’da Sylvia Plath, iki küçük çocuğu Frieda ve Nicholas'ın başuçlarına biraz yiyecek ve su bıraktı, pencereleri açıp çocukların yattığı odayı havalandırdı, gazın girmesini önlemek için kapının altını sıkıca bantladı, gaz vanasını açıp başını fırının içine soktu ve gencecik yaşında hayata veda etti. “Sırça Fanus” ta “Bir gün, bir yerde – okulda, Avrupa’da, herhangi bir yerde – o boğucu çarpıtmalarıyla sırça fanusun yeniden üzerime inmeyeceğini nasıl bilebilirdim?” (s. 248) diyen Plath, ne yazık ki sırça fanusun altında kalmıştı, ama Amerika’nın hüzünlü prensesi; hayatla, babası ve kocası da dâhil olmak üzere erkeklerle olan kavgasında  - şiirlerinde ikisini de öldürdüğünü belirttiği için – kendince galip gelmişti. Esther üzerinden yaptığı toplumsal eleştiriyle de feminist hareketin temsilcilerinden biri haline dönüştü.
“Sırça Fanus” un kahramanı Esther gibi Plath de,  küçük yaşta babasını kaybetmiş ve babasını kaybetmesinin içinde bıraktığı büyük boşluk Plath’de derin bir travma yaratmıştı. Plath’in eserlerini detaylı biçimde inceleyen Yusuf Eradam da, “Ben’den Önce Tufan” (1997) adlı kitabında Plath için “Babasının ölümü onun çok mutlu çocukluğunun olduğu kadar, bütünlüğünün de sona ermesiydi” diyerek bu durumu vurgulamıştır. (Eradam, 1997: 16).
Kuşkusuz benzer bir durum Plath’in kocası şair Ted Hughes ile olan ilişkisi için de geçerlidir. Ted Hughes’un kaçamakları ve “evdeki büyük şair” edasıyla çocukların sorumluluğunu Plath’le paylaşmaması; Plath’in erkeklere olan güveninin tümüyle sarsılmasına yol açtı. İki çocuğunun sorumluluğu ile yazmak arasında bocalayan, üzerine hangisini giyeceğine karar veremediği roller arasında sürekli gidip gelerek kısır döngü yaşayan Plath; erkek egemen dünyaya inat ölerek unutulmayı değil, ölümüyle daima hatırlanmayı başardı.
Çeşitli dergilerde yayımlanmış veya hiç yayımlanmamış ve Lily Kütüphanesi’nde bulunan öykülerinden, düzyazıları ile defterlerinden süzülmüş alıntılardan oluşan   “Johnny Panik ve Rüyaların Kutsal Kitabı” da, Plath’ın öykü dünyasını ve yaşamının kırılganlığını keşfetmek adına okunması gereken önemli bir kitap. Edebiyat tarihine adını yazdırıp efsaneleşen Plath’in “Rüyaları sonlandıran, rüyaları açıklayan, sağlık ve mutluluk denen dangalakça pratik sonuçlar adına rüyaları yok eden değil, yalnızca rüyalar adına, onların çıkarcılıktan uzak toplayıcısıyım. Hepsinin Yaratıcısı Johnny Panik uğruna, rüyaların aşığıyım.” (s.14) yahut “Sevgili Doktor: Çok hasta hissediyorum. Deli gibi atan yüreğim ağzımda alay ediyor. Birdenbire günün basit rutin alışkanlıkları inatçı bir at gibi ayak diriyor. İnsanların gözünün içine bakmak imkânsızlaşıyor: Yozlaşma yeniden hortlayabilir mi? Kim bilir. Havadan sudan konuşmak ümitsiz hale geliyor. Düşmanlık da büyüyor. Hastalıklı bir kalpten gelen o tehlikeli, ölümcül garez. Akıl da hastalıklı. Tarafsız ya da düşman bir dünyayı etkilemek için vermemiz gereken kimlik savaşı içimizde çatırdıyor; paramparça oluyoruz.” (s.236) cümleleri bile Plath’den kalan arşivin ne denli önemli bir kaynak olduğunu vurguluyor.
Kısa da olsa ömrü boyunca kadınları boğan, sıkıştıran ‘sırça fanus’u kırmaya çalışan Sylvia Plath’in varoluş sancılarını, kadın olmanın çelişkilerini bir ayna gibi yansıtan düzyazıları tüm Plath severlere ve iyi edebiyat düşkünlerine bir armağandır.  Üstelik bu aynadaki akis; sorgulayan, reddeden kadını sembolize ettiğinden inanılmaz bir ışık saçar üzerimize, belleğimizde ve kalbimizde Plath’in adı kalır.


Kaynakça:
 * Plath, Sylvia, Sırça Fanus, Çev. Handan Saraç, Kırmızı Kedi Yayınları, 2013.
 *Eradam, Yusuf, Ben’den Önce Tufan Sylvia Plath ve Şiiri, İmge Kitapevi, 1997.

Johnny Panik ve Rüyaların Kutsal Kitabı, Sylvia Plath, Çev: Olcay Boynudelik, Kırmızı Kedi Yayınları, Mart 2015, 403 sayfa.

http://ilerihaber.org/johnny-panik-ve-ruyalarin-kutsal-kitabi/13368/

0 yorum :

Yorum Gönder