26 Nisan 2015 Pazar

İnci Aral'ın UYKUSUZLAR adlı öykü kitabını Tolga Meriç Egoist Okur'da değerlendirdi...

UYKUSUZLAR: “Geceye açılmış öfke, üzgün bir gölgeyim”

“Yarım uykuların iç çekişiyim. Geceye açılmış bir öfke, üzgün bir gölgeyim. Baştan ayağa özlem, dağınık bir taslak, derli toplu tutkuyum. Kış kaldırımlarında kasımpatılar durgun, bulutlar soğuk. Saçlarım daha kara. Bende birikenleri nasıl anlatsam sana?”

“Sonraki salı, iyiyiz diye bağıracağız oysa birbirimize, ellerimizi ayıran camın ardından. Uzak, tedirgin, yabancı. Susup kalmayalım diye iyiyim, biz iyiyiz, diye bağıracağız: İstediğin bir şey var mı? Yün çorap, dergi, kazak yastık kılıfı?

İnci Aral, “Uykusuzlar”da hızlı toplumsal savrulmalardan bireylerin payına düşenleri anlatıyor. Sevinçleri, düşleri, umutları budanan insanlar, hüzünle ve sağır bekleyişler içinde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Hayatın gündemine yalnızlık, kaygı, korku ve kaçınılmaz biçimde uykusuzluklar hâkim olurken kimi içindeki aşkı sıcak tutmaya çabalıyor, kimi gecelerini her şeye rağmen gelecek düşleriyle dolduruyor. İnci Aral her zamanki akıcı, şiirsel anlatımı ve toplumsalla bireyseli iç içe kavrayan yazarlığıyla bitmemiş bir baskı döneminin ürkütülmüş, ezilmiş insanının ruh ve beden acılarına eğiliyor.

Aşağıda İnci Aral’la röportajımızdan “Uykusuzlar”daki “Güz yaprağı” öyküsüne dair bir soruyu ve Aral’ın cevabını okuyacaksınız.

Tolga Meriç

Kitabı almak için bu adrese bakabilirsiniz.

uykusuzlar inci aral egoistokur kirmizi kedi

İnci Aral: “Uykusuzlar’ı yazdığımda 12 Eylül dönemi sürüyordu. Verdiği acılar da…”

“Uykusuzlar”daki “Güz Yaprağı” adlı uzun öyküde, Sevil’in uykuyu beklediği o uzun gecede dil, bilinç akışı tekniğine sorgusuz sualsiz teslim olmaz. O dil, gerçekten de önce uykusuzlukla mücadelenin, gitgide de uykuyla uyanıklık arasındaki bölgenin dilidir. Dağılırken toparlanır; toplanmışken parçalanır; sıçramalar, düşüşler, netleşmeler ve bulanmalarla uykunun ve uykusuzluğun kucağından çıkarılır… Öykünün o bölümlerinde noktasız virgülsüz bir yazım tekniğine kolayca sapmak varken, neden zor olanı seçiyorsunuz hep? Ve edebi akımlar-teknikler karşısında nasıl bir iç süzgeciniz var?

“Uykusuzlar”ı yazdığımda 12 Eylül dönemi sürüyordu. Verdiği acılar da. Ankara çevremizde hatta akrabalarımız arasında çocukları içerde aileler, yıkılmış hayatlar, neler yaşadığını bilmediğimiz gençler vardı. Tanıdığım genç bir öğrenci ve tiyatro oyuncusu, bir akşam beni görmeye geldi. Birlikte evde yemek yedik. Yüksek lisans için Amerika’ya gidecek, belki de uzun yıllar kalacaktı. Gitmeden bana yazabileceğimi düşündüğü trajik bir aşk hikayesi anlatmak ve bazı mektuplar vermek istiyordu. Uzun bir gece oldu.

Bir süre sonra bir gün Ahmet Telli’nin yönettiği Dayanışma Yayın Kooperatifine uğradım. Ahmet çok üzgündü. Tanıdığı bir genç kadın “içerden” çıkmış ama birkaç ay geçmeden, bir gün önce intihar etmişti. Konuşurken bunun daha önce dinlediğim hikayeyle aynı olduğunu anladım. Ölen kadının eski eşi cezaevindeydi. Adresini aldım Ahmet’ten, yazışmaya başladık. “Güz Yaprağı” adlı uzun hikaye böyle doğdu. Kitap dönemin acılarını konu alan hikayelerle 1984’de sessizce yayımlandı.

“Güz Yaprağı”nda dili öyküde konuşan kişinin kimliği ve ruh hali oluşturdu. Sevil, bir dönemin düş yıkımına uğramış ve yenik düşmüş devrimci genç kadın figürü. Cezaevinden çıktığında bambaşka bir ortamla, 12 Eylül sonrası ortamıyla karşılaşmış. Baştan beri, sürüklendiği politika içinde çelişkilerle, kafası hayli karışık yaşamış biri. O gece ise intiharın hemen öncesinde. Sevil üzerinden bir kuşağın tükeniş ve yıldırılma hikâyesidir orada anlattığım. Bireyselle toplumsalı iç içe aktarmaya çalıştığım ciddi bir konu. Aşk ve devrim, inanç ve kuşku. Kaybedilmiş zamanı geri alma arzusu ve bunun imkânsızlığı. Hayal ve gerçek. Baştan aşağı çatışma ve çıkışsızlık. Bütün bunları tekdüze bir dille, ya da düzayak anlatmak öyküyü sıkıcı hale getirebilirdi. Dil bu yüzden geçişli ama akışkandır. Yer yer bilinç akışına yaslanır, duygusallaşır yer yer de bir genç eylemci ve kaçağın zorlu hikâyesine dönüşerek netleşir hatta sertleşir. Yazdıklarımda amacıma uygun olarak edebi akım ve tekniklerden yararlanıyorum. İç süzgecimi ise sezgilerim belirliyor.

Tolga Meriç
http://egoistokur.com/uykusuzlar-geceye-acilmis-bir-ofke-uzgun-bir-golgeyim/

0 yorum :

Yorum Gönder