30 Temmuz 2014 Çarşamba

Acının külliyatı

Akşam Kültür Sanat 24.07.2014

Kırmızı Kedi Yayınları Şükrü Erbaş’ın şiir, edebiyat ve hayat üzerine yazdığı denemelerden oluşan şiirsel düzyazılarının bir bölümünü ‘İnsanın Acısını İnsan Alır’da bir araya getirdi.

İnsanın Acısını İnsan Alır, Şükrü Erbaş’ın 1995 tarihinde kaleme aldığı denemelerden oluşuyor. Yazılarında bireysel acılara, hayal kırıklıklarına ve yalnızlığa yer veren şair, toplumsal olan hiçbir şeyi de dışarıda bırakmıyor.  
Yazmak için oturur musunuz? Oturursanız, daha oturmadan önce şiir mi düzyazı mı yazacağınızı bilir misiniz? Yoksa kaleminiz mi öne düşüp yol gösterir?
İlk bir-iki dizeden sonra, evet otururum. Valéry’nin sözüdür, “ilk dize Allah vergisidir, ondan sonrası çalışma ister.” Şiir, edebiyatın bir anlamda en “disiplinsiz” dalıdır. Önceden planlayarak, şu konuda yazayım diyerek yazmaya oturulmuyor. Kim bilir hangi karanlık-aydınlık dehlizlerden, bilinçte bilinçaltında vaktini doldurmuş birikimlerden, bir-iki dize en olmadık yerde dilinize, kalbinize geliveriyor. Elbette bunun da bir açıklaması vardır ama verili akılla kavranabilecek bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. 
Şiir yazmak için başlayıp yazdığınızı düzyazıya çevirdiğiniz olur mu? 
Çok az… Bazen, düzyazı diye başlayıp, beceremeyip, metni şiire çevirdiğim olur. Ama şiiri düzyazıya çevirdiğim… belki bir-iki bir şey olmuştur. Öyle yapmak yerine, epeyce bir uğraştıktan sonra istediğim gibi gitmiyorsa, o ana kadar yazdıklarımı yırtar atarım. Becerebilirsem, aklımdan da silmeye çalışırım. 
Düzyazılarınızın bir araya getirildiği İnsanın Acısını İnsan Alır'da şiire göz kırpan, yer yer şiirle el ele giden denemeleriniz var. Yazının farklı formlarını bu şekilde melezlemenizde bir biçem arayışı/yaratma denemesinden söz edilebilir mi?
Biçem arayışı, evet, ama biçem yaratma çok iddialı olur. Şiir için bazen yük olan öykülemeyi, öykü için bazen sıkıcı olan düz anlatımın yavanlığını şiir dilinin dolayımlı çağrışım olanağıyla harmanlayarak, bunları denemenin alçakgönüllü bilgeliğiyle buluşturarak metinler yazdım. Bir süre sonra bundan hoşlandım. Cümleler / dizeler arasında boşluk olmayan bir örgüyle, okurun giderek tembelleşen şiir ve yazı okuma macerasına azıcık müdahale etmeye; metnin onlara, onların metne hücrelerine kadar işleyeceği bir okumaya sessizce davet etmeye çalıştım. 
Şiir olmazsa edebiyat olmaz
Başka kimi şairlerin düzyazıları da şiirleri kadar etkileyici. Şiir yazan düzyazı yazıyor, ama düzyazı yazan şiir yazabiliyor mu sizce? 
Roman, öykü, her iyi metnin kesinlikle şiir olduğuna inanırım. Sait Faik’in hikâyeleri, Hasan Ali Toptaş'ın romanları, Binbir Gece Masalları sadece hikâye-roman-masal mıdır? Biraz abartılı bulunmazsa, roman, öykü olmadan şiir olabilir ama şiir olmadan edebiyatın diğer türlerinin olacağına inanamam ben.
Kaynak: http://www.aksam.com.tr/yasam/kultursanat/acinin-kulliyati/haber-326920 


0 yorum :

Yorum Gönder