64
sayfa 978-605-4927-50-0 6 TL.
“Ayrıca mahkûm öyle köpek gibi itaatkâr görünüyordu ki, sanki bayırlarda dolaşsın diye serbest bırakılsa idam başlarken geri dönmesi için ıslık çalmak yeterli olacaktı.”
Franz
Kafka’nın Ceza
Sömürgesi,
garip ve ürpertici atmosferiyle, okuyana, “neyse ki bir
rüyaymış” demeyi istetecek denli tedirgin ediciliğiyle ve en
önemlisi suç ve ceza arasındaki ilişkiye farklı bir bakış
açısı getirmesiyle dikkat çekiyor.
Adı
verilmeyen bir adada, ıssız ve bunaltıcı bir vadide, acımasız
bir zekâyla kurgulanmış bir mekanizmanın, suçlu ya da suçsuz
olmasına bakılmaksızın, savunması alınmaksızın mahkûm
kılınmış insanları bürokratik bir katılıkla ve doğal kabul
edilen bir yaklaşımla “cezalandırdığı” bir törene, suskun
bir gezginle birlikte tanık olur okur. Bir yanda duygusal açıdan
olaya mesafeli duran ‘tanık’ gezgin, öbür yanda yasama,
yürütme ve yargı yetkilerini kendinde toplamış ve bu
sorumluluğu kendini kurban etme derecesine vardıran subay. İkisi
arasındaki tezat, edilgenlik/etkenlik, kuşku/inanç, akıl/duygu
gibi zıt kavramları mercek altına alıyor ve bunları gerçeklikle
baş etmenin karşıt olasılıkları olarak okura sunuyor.
Birinci
Dünya Savaşı’nın başladığı sırada kaleme alınan bu uzun
öykü, aynı zamanda 20. yüzyılla birlikte patlak veren, insanın
insana karşı totaliter bir acımasızlık sergilediği ve bütün
Avrupa’yı etkisine alan şiddet yüklü atmosferin, kendisi
bilincinde olmasa da, Praglı Kafka’yı da nasıl eline
geçirdiğinin izlerini taşıyor.
124
sayfa 978-605-4927-51-7 9 TL.
“Düşünceme göre, insanın bu iki yanı ayrı ayrı yaşayabilseler, hayatlarının bütün çekilmez tarafları ortadan kaybolup gidecek ve bu ikiliden günahkâr olanı, namuslu ikizinin isteklerinden ve vicdan azabından kurtulmuş halde kendi yolunda ilerleyecekti.”
Dr.
Jekyll ve Mr. Hyde, insan varoluşundaki tezat yönleri hissetmeye
başlamış, ancak toplumun katı ahlaki kalıplarının birini
yücelttiği, ötekisini iğrenç ve suçlu kıldığı bir dönemde,
çift yönlülük üzerine yazılmış, modern bir mit haline
gelmiş bir hikâyenin kahramanıdır.
Hayatı
konumuna yakışır şekilde, ahlaki açıdan kusursuz yaşamaya
çalışan bir doktorun, yaradılışının getirdiği, çevresi
tarafından kolay kolay kabul edilmeyecek yanlarını bastırmaktan
usandığı bir anda, insanı ikiye –iyiye ve kötüye– ayıracak
tıbbi bir yöntem geliştirmesiyle ortaya çıkar Jekyll ile Hyde’ın
tuhaf vakası. Umduğunun aksine, gitgide kuvvetlenecek “kötü”nün
karşı kefesi salt iyiliğe değil, doktorun sıradan kişiliğine
kalacak ve zamanla denge neredeyse tamamen saklı kişiliğin,
toplumsal adalet ve kurallar açısından ters davranan Mr. Hyde’ın
lehine dönecektir.
19.
yüzyılın sonlarına doğru, edebiyatla uğraşanların neredeyse
doktorlardan daha fazla farkına vardığı benliğin çetrefil
yanlarına dair bu klasik Stevenson metni, defalarca aslına sadık
olarak ya da çeşitlemeleriyle filme de aktarılmış, karakterinin
çift yönlülüğü ezoterik hallerden eşcinselliğe, cinai
hallerden esrikliğe kadar farklı biçimlerde yorumlanmıştır.
0 yorum :
Yorum Gönder