4 Kasım 2013 Pazartesi

Sırça Fanus: Sıkıntılı, yaralı, cüretli, korkusuz

Gonca Özmen


Gonca Özmen, bir okur ve bir şair olarak Sylvia Plath'in Sırça Fanus romanını okuma deneyimini Kırmızı Kedi okurları için anlattı. 




Çok sevdiğim şairler, öykü ya da roman yazınca üzülüyorum nedense. Kızıyorum da onlara. Oysaki Sylvia Plath’e kızamamıştım. Şiirlerinden önce tek romanı olan Sırça Fanus’u okuduğum için… Sırça Fanus, Plath’la tanıştığım ilk yapıtı oldu. Duygusal ve düşünsel yönlerden, daha sonra bağımlısı olduğum şiirleri kadar sarsmıştı beni. 

1996 ya da 1997 yıllarından biri olmalı. Can’ın kırmızı kalpli kitapları arasında çıkan Sırça Fanus’u okuduğumda, 14-15 yaşlarındaydım. Daha feminizm ne demek, toplumsal eleştiri ne demek derinlikli bir birikimim yok; ama romanı oldukça ilginç bulmuştum. 

Metnin yarattığı atmosfer, tamamen içine çekmişti beni. Ester’in iç çatışmalarına, mutluluk ve mutsuzluğuna, ruhsal gerginlik ve çöküntüsüne ortak olmuştum. Beni asıl şaşırtansa Ester’in, evlilik, kutsal aile ve annelikle ilgili, bizim koşullandırıldıklarımızın tam tersi olan düşünceleriydi. 




Şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı… Karanlık ve ışıltılı… Trajik ve sahici… Sıkıntılı, yaralı, cüretli, korkusuz… Sırça Fanus’un bendeki karşılığı bu sıfatlar. Sylvia Plath’in de… Çoğu kişi gibi beni de öncelikle kişiliği, trajik yaşamı ve genç yaştaki intiharıyla etkiledi. Sonrasında çağrışımsallıklarıyla zihnimde, kalbimde uzayıp giden sözcükleri… 

Bunca zaman geçmişken, Sırça Fanus’u yeniden okumak eminim yeni sözcüklere, yeni düşüncelere, yeni çağrışımlara götürecek beni. Yeni hayranlıklara…     

0 yorum :

Yorum Gönder